“Sen ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına, (bütün) mü'minlerin hanımlarına (toplum içine çıktıklarında) üzerlerine (tesettürü tam sağlayan) giysilerini almalarını söyle: bu onların (mü'min ve saygın kadınlar olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha uygundur: Ve Allah zaten tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.” Ahzab süresi, 59



Kadın niçin soyunurda, erkek soyunmaz, erkek fantezi ararda neden kadın aramaz. Niçin erkekler sokakta kadınları çıplak görmek ister de kadınsa erkekten böyle bir talep de bulunmaz… Neden kadının tesettürü konuşulur da erkeğin ki konuşulmaz. Sokakta nasıl gezinmeli diye bir kanun mu var. Elbette kanun yok ama gelenek ve dini unsurlar var.


Peygamber efendimiz(sav) buyurmuştur ki, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim (Ebu Hureyre ra).” Güzel ahlakın olmadığı toplumda artık adaletten bahsetmek mümkün olmaz, anarşi kangren gibi yok edicidir, herkes kendi adaletini arar hala gelir ve kaos oluşur.


Şehrin en işlek caddesi boyunca reklamlara dikkat etseniz, çoğunluğunu kadın görsellerinin oluşturduğu ve çıplaklığın neredeyse desteklendiği reklamları seyretmek doğal ve yadırganmaz hale geldi günümüzde. Dizilerde ya da sinema filmlerinde, sanki öyle bir başrol seçiliyor ve sanatçı da öyle özenle giydiriliyor ki, kadın neredeyse tüm fiziğini cömertçe ve çıplak olarak sunuyor. Sanatından çok çıplaklığı konuşuluyor… Mahrem dediğimiz şeyler aleni sergileniyor, şöhret ve para uğruna… Birbirine nikâh yapmayan iki kişinin karı-koca gibi beraberliğinin film ile sergilenmesiyle, dinimizde büyük günahlardan olan zina suçu işlenirken, seyreden milyonlarca kişiyi de bu suça şahit ediyor. Ne oynayan ne de izleyen bu durumdan şikayet etmiyor, maalesef… Bizim gibi Müslüman bir toplumda, şaşılacak olanı da bu. Hatta bu zinanın canlandırıldığı sahnedeki şehvet ölçüsü ya da mükemmelliği ağızdan su akarak tartışılıyor. Kadın neden örtünmeye doğru değil de çıplak olarak sergilenmeye doğru kendine yer arıyor, bu yöne sevk ediliyor ki…


Kadın bir nevi vücudunu pazarlıyor. Manken oluyor. Hatta mankenlerin toplum içinde örnek olduğu vurgulanıyor. Para karşılığı bir elbiseyi giyiyor ve bu elbisenin yakışıp yakışmadığı onun üzerinde değerlendiriliyor. Tereddütsüz ne giy derlerse giyiniyor. Görünmedik yeri kalmıyor. Allah aşkına beyler, siz bu görüntüyü izlerken, elbise bakmaya ya da sanatsal bir porte izlemeye mi gidiyorsunuz? Sizin cevabınıza sadece güler ve acırım. Bırakın ikiyüzlü davranmayı, bal gibi Fransız askerinin peçesini açamadığı Türk kızının yüzünü ve bedenini mankenlik yaptırarak, modernlik maskesi altında ve iyi bir parayla açtırıyorsunuz… Kahraman şehir isimleri yerine, erotizm şehirlerini artırmakla gurur duyuyorsunuz! 



Kurtuluş savaşını bize kazandıran, Çanakkale’yi efsane yapan, Osmanlıyı altı yüzyıl dünya sahnesinde tutan, kadının İslami duruşu değil miydi? Kadınlarımız parayla asla tenini satmaz ve sergilemezdi. Tenini satacağına açtırmamak için savaşır veya intihar ederek kendini öldürürdü. Şeref demek, Allah’a olan inanç demekti. Bugün Türkiye’nin ahlaki çöküntüsünü  eleştirenler, sinema aktörleri, futbolcular ya da mankenler mi? Onların işi farklı mı, onlar yaparken sanat mı oluyor işleri… 


Her dinin, kültürün çevremize yansıması doğaldır. Eğer biz Müslümanız diyorsak, dilimiz kadar tenimizde bunu haykırmalıdır. Biz dilimizle secdeye varmak yerine kalbimizle varmalıyız Allah’a, en yakın yere vardığımızda, başını örter kadınlar, tesettüre bürünürler. Allah’ın huzurunda böyleyken sokakta farklı mı olmalıyız? Sokakta Allah seni görmüyor mu bayan kardeşim? İslam ruhbanlığı red eder. Kişilerin toplumsal ahlaka katkılarının, tebliğ, öğüt ve örnek olma yoluyla olmasını ister. Bu çerçevede niçin kadın soyunuyor ya da ahlaksızlığa iteleniyora cevap, “cennet annelerin ayakları altındadır” hadisidir. Kadın bozulursa cennet ideali de kalmaz. İslami yaşantı da biter. Allah ile bağları bozuk çocuklar yetişir. O nesiler ne güvenebilir ne de refah toplumunu sağlayan bir devleti inşa edebilir. 


Bir Müslüman olarak, her dine saygı duyarız şüphesiz. Her insan istediği gibi dinini yaşar, yaşadığından da Allah’a karşı kendisi sorumludur. Ama bir zamanlar İstanbul boğazının kokmuşluğuna nasıl çözüm bulabiliriz diyerek kokuya dayanamayan ve orada yaşayanlar vardıysa, nasıl ki, şimdi orada yüzmeyi bile gerçekleştirecek temizlik yapıldıysa ve yüzlerinde memnuniyet varsa; bizde bu kokmuş ve kadınlarımızı meta haline getirdiğimiz, olmaması gereken çizgiden filtre etmemiz gerekmektedir. Sokağa çıktığımızda biz erkeklerin cinsel problemleri olmamalı. Ah ulan ah… Dedirtecek görüntülerle azgınlıklarını günaha dönüştürecek nefislerinde kötü bir tercihi yaşatmamalı! Taciz haberlerini, sonucundan kadın ölümlerini yok etmeliyiz. Biz bu dünyaya cinselliği yaşamayı amaç edinmek için gelmedik. Cinsellik sadece kuralları içinde, neslin devamı için yapılmalıdır. Biz ahlakımızla güçlenerek, bozulmuş toplumların İslam dışı modelini göstererek moderniz işte demek yerine, ilimle ve fenle, onlara sahip olacağımız medeniyetimizle gerekenin en güzelini göstermeliyiz. Biz onların böyle kötülüklerine özenmek yerine, onlar bizim bu şerefli halimize özensinler değil mi? 


Bir Mevlana değil, binlerce Mevlana yetişsin toplumumuzda. Laleler yerine, insanlar ın ahlaki güzelliği koksun her yerde, adam gibi adam olsun… Bunu da, sevmeyi unutmuş ve maddeyle kör olmuş, sömürmekten insanlığını unutmuş modern toplumlara göstermelidir! yeniden insan olmaya vesile oluruz böylece. Savaşlar biter, bencilliğe sürükleyen çıkarlar sona erer, anneler çocuğunun çıplaklığına feryat etmek yerine onların güzeli ihlas ile başardıklarıyla övünürler artık. Örtünmüş kız çocuğu, başörtümü çıkarırsan cehennememi giderim diye sormaz arasına. Bilir ki, baş örtü düştükçe bedeni örten bir çok yerde açılır… Sormaz, hicap eder… İmanıyla, her yerde Allah’ın gördüğünü bilerek haya eder. 


Kadın-erkeğin tesettürü farzdır. aralarında ki ilişkileri ve ahlakı nasıl olmalı Kur’anda tarif edilmiştir ve farzdır. Bu imanın ve İslamı kabul etmenin sonucudur. Bu hayatımda yoktur, inkar ediyorum demek Kur’anı inkar etmektir, sonuçta dinden çıkmaktır, Allah korusun. Eğer kadına şiddet dursun diyorsak, kadını korumanın dini vecibelerini yerine getiren ve kalbinde Allah korkusuyla yaşayan ve bu korkuyu kalbinde polis kabul eden imanlı kadın ve erkelerle mümkündür. Allah’a iman eden, ne şiddete tevessül eder, ne baş örtüsü var mı yok mu diye tartışmaya girer, ne de erkekler ne derse o olur demez. Her insan Allah’ın halifesidir. Kimse kimseden hayırlı ameli dışında da üstün değildir.


Saffet Kuramaz

( Baş Örtüsü başlıklı yazı safdeha tarafından 19.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu