VAKIF İNSANLAR

Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve eşitsizliklerin dünya toplumları arasındaki toplumsal olayların başlıca tetikleyicisi olduğu,daha huzurlu ve mutlu bir dünya için daha güçlü ve sürdürülebilir kurumsal yapılara ihtiyaç duyulan bir dünyada yaşıyoruz.Şurası bir gerçektir ki; Batı,toplumlarındaki gelir adaletsizliğini önleyecek,veya en aza indirecek kurumsal yapıları kuramamaktadırlar.Bana göre bu tür kurumsal yapıları kurmaları da mümkün değildir.Batı toplumlarındaki gelir adaletsizliği Kapitalizm’in felsefesinde olan bir şeydir çünkü.Çöpten ekmek toplayanlar ile milyarderler sistemin parçasıdır.Birinin olmaması sistemin çökmesine sebep olacaktır.İslam dışındaki bütün ekonomik sistemler La -dini’dir. Daha doğru bir ifadeyle Kapitalist ve Sosyalist sistem İslam dışı oldukları için tam manasıyla düzeltilmeleri de mümkün değildir. Kapitalizm” Büyük balık küçük balığı yer” mantığıyla, Sosyalizm’de “Herkesin sefalette eşit olması” mantığıyla işlemektedir.

Oysa İslam toplumu Peygamber Efendimizin sağlığında bu konuya kalıcı bir çözüm üretmiştir. İslam ekonomik sisteminde toplumsal soruna getirdiği önemli çözümlerden biri si tamamen isteğe bağlı ve gönüllülük esasına göre çalışan Vakıf müessesesidir.İsteğe bağlıdır çünkü bir kısım araştırmacılar Kur’an ve hadislerde vakıf konusunda açık bir hüküm yoktur iddiasındadırlar.Oysa vakıf Kuran’ı Kerim’in pek çok ayetinde anlam olarak yer almaktadır.Örnek olarak üç ayeti zikredebiliriz:(Siz sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe kavuşmuş olmazsınız.-Ali İmranSuresi/92)”Mallarınızı Allah yolunda harcayın, kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın,iyilik edin,doğrusu Allah iyilik edenleri sever. Bakara Suresi-195)(Ey iman edenler!Kazandıklarınızın en güzel olanlarından ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak ediniz.Bakara Suresi-267)Ömer Faruk TEBER/ Osmanlı Toplumunda bir sosyal kurum olarak vakıf çeşitleri ve işleyişi)

Vakfın dinen meşru olmasına Pegambermiz(asm)nin şu hadisi şerifi delil sayılmıştır. Hz.Muhamed'in(asv) şöyle dediği nakledilmiştir: "Ademoğlu öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Üç kimse bundan müstesnadır.Devamlı sadaka (sadaka-i câriye) meydana getirenler, topluma yararlı bir ilim (eser) bırakanlar ve kendisine hayır dua eden hayırlı çocuk bırakanlar" (Müslim, Vasıyye, 14; Ebû Davud, Vesâyâ, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36). Hadiste geçen "sadaka-i câriye" nin vakfı da kapsamına aldığında şüphe yoktur.İslam Hukukçularının benimsediği tarife göre “vakıf”; “bir mülkün menfaatinin halka tahsis edilerek ayninin Allah’ın mülkü hükmünde olarak temlik ve temellükten daimi olarak men edilmesidir” (Veldet, 1945:242; Demir,2005:18; Akgündüz,1988:42)

Bu bağlamda önemli olan husus, vakfedilen mülkün Allah’ın mülkü olarak kabul edilerek, bu mülkün bir başkasının ya da kişinin kendisinin malvarlığına geçirilmesinin sonsuza dek durdurulması ve yasaklanması, sadece yararlarının Allah kullarına ilişkin tutulmasıdır,(Ballar, 2008:25) ARIÖZ BOZKUŞ,Ahsen Sosyal Yardım Uzman Yardımcısı, Sosyal Yardım Uzmanlık Tezi,Ekim 2010SSYD Genel Müdürlüğü,
İslam tarihinde bilinen ilk vakıf Nadiroğullarından Muhayrik isimli şahsın vasiyeti üzerine, Peygamberimiz(asm)in Muhayrik’in ölümü üzerine kendisine kalan mallarını,İslâm'ın ve Müslümanların acil ihtiyaçlarına vakfetmesiyle oluşturulmuştur.(Müslim,Fezâilü's-Sahâbe, 196; A. b. Hanbel, Müsned I, 45).Câbir bin Abdillah'tan şöyle dediği nakledilmişir: "Ben Mekkeli ve Medineli Müslümanlardan mal ve mülk sahibi olup da,vakıf yapmamış bir kimse bilmiyorum" (İbn Kudame, el-Muğnî, Mısır, 1970, IV, 4).Vakıf müessesi kısa sürede İslam toplumuna yayılmış altın çağını ise Osmanlı döneminde yaşamıştır.Osmanlı dönemi, bir anlamda "Vakıflar Dönemi" dir
Öyleki, bu dönemde kamu hizmeti niteliğindeki bir çok sosyal (hayrî), dinî, kültürel ve iktisadî kamu hizmetleri,vakıflar tarafından yapılmıştır.(Prof.Dr. Fikret EREN A.Ü. Hukuk Faküllesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı(Osmanlı Vakıfları)
Vakıf müessesesinin tarihsel gelişimi,çeşitleri ve Osmanlı toplumundaki yeri hakkında sayısı kaynaktan istenilen bilgilere ulaşılabilir.Benim asıl bahsetmek istediğim hakkında sınırlı bilgiye sahip olduğumuz Akıncıların vakıf kişilikleridir.
Vakıf kelimesinin farklı bir kaç manası daha vardır.İşini bilen kişiler için ve halk arasında bir işe kendisini hasretmek şeklinde vakfetmek olarak da kullanılır.Akıncılar bu manada vakıf kişilerdir.Kuruluş tarihi ve kimin kurduğu bilinmemekle beraber akıncı ocağının 1352-3 tarihinde Gazi Süleyman Paşa’nın Çimpe(Çimbe) kalesine yerleşmesiyle bildiğimiz manada faaliyete geçtiği kabul edilmektedir.Akıncı ocağının tam faal olduğu 1352 den sonraki 250 yıl boyunca akıncılar bu manada da yaşamışlardırAkıncılar işlerine vakıf kişilerdir.Osmanlı devlet-i Aliye’nin sınırlarını korumak için gerekli donanıma sahiptirler. Tam faal oldukları 1352-1595 tarihleri arasında Rumeli olarak bilinen Yunanistan, Bulgaristan,Sırbistan,Makedonya,Arnavutluk ve Romanya’yı kontrol altında tutmayı başarmışlardır.1402-1413 yılların arasındaki fetret devrinde Batılı devletlerin Osmanlı’ya savaş açamamasının bir sebebi de akıncılardır.Devlet-i Aliye otoritesi zaafı yaşasa da ciddi toprak kaybı olmadan Fetret devrini atlatmıştır.
Akıncılar,ikinci manada yani kendilerine bir amaca vakfetme konusunda da,vakıf kişilerdir. Akıncılar kendileriyle birlikte tüm nesillerini Devlet-i Aliye’nin bekasına vakfetmişlerdir. Devletin sınırlardaki vurucu gücü olan akıncılar Devlet-i Aliye’nin kendilerine verdiği vazife uğruna tabiri caiz ise binlerce şehit vererek Rumeli’ni kanlarıyla sulamışlardır.Akıncı ailelerinin şecereleri incelendiğinde boşluklar hemen dikkat çekecektir.Evrenos oğulları, Mihaloğulları, Turahanoğulları, Malkoçoğulları,Gümlüoğulları akıncı ailelerinden pek çok akıncı beyinin nerde nasıl vefat ettiği bilinmez bile.1352 ile resmi olarak lağvedildikleri 1826 yılı arasındaki 450 yıldan fazla süren tarihleri süre içinde şehit olan isimsiz akıncıların sayılarını tahmin etmek zaten imkansızdır. 1595 yılında Vezir-i Azam Koca Sinan Paşa’nın tedbirsizliği yüzünden yaşadıkları büyük faciada 50 000 akıncı şehit olmuştur.
Bu yazıda anlatmak istediğim akıncıların dini manadaki vakıf kişilikleridir.Şüphesiz yüzyıllar akıncı tarihinin en meşhur ,en zengin ve en büyük vakıf sahibi Gazi Evrenos Bey’dir. Rivayete göre 129 yıllık uzun ömrünün 65 yılını Rumeli’de geçiren Evliya Çelebi’ye göre bu ünlü Osmanlı komutanı, o kadar başarılıdır ki 760 adet şehir ve kasaba fethetmiştir.Gazi Evrenos Bey aile servetinin çoğunu vakıf işine harcamıştır.Hoca Sadettin’in sanat tir-endazda şerikü ensazı(eşi benzeri)yoğ idi diye övdüğü Hacı/Gazi Evrenos Bey’in Serez vakfı 1910 yılına kadar varlığını sürdürdüğü bilinmektedir.Cömertliğiyle meşhur olan Evrenos Bey zenginliğinin büyük bir kısmını vakfa bağlamış,Rumeli’deki ve Vardar nahiyesindeki özü ve emlakinin en iyisini vakfetmiştir.
17/10/2018


( Vakıf İnsanlar başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 12.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.