عقائد
ابن العربي
Muhyiddin
İbnü’l-Arabî’nin (ö. 638/1240) akaide dair üç risâlesinin
ortak adı.
İbnü’l-Arabî’nin itikad anlayışını
ihtiva eden ǾAkıdetü’l-Ǿavâm, ǾAkıdetü’n-nâşiyeti’ş-şâdiye
ile ǾAkıdetü ehli’l-ihtisâs, adlı risâleler aslında
el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye’nin mukaddimesinde bulunmaktadır.
Ancak müellifin müslümanları dinî hayat ve mertebeleri
bakımından “ehlullah”, “ehl-i rüsûm” (şeriat ve zâhir
âlimleri) ve “ehl-i İslâm” (müslüman halk kitlesi) şeklinde
üç zümreye ayırdığı göz önüne alınarak bunların her biri
için ayrı bir risâle yazdığı kabul edilmiş ve bu düşünceyle
el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye mukaddimesinin ilgili bölümleri
sonradan müstakil birer risâle haline getirilmiştir (GAL Suppl.,
I, 801). Kâtip Çelebi bu risâlelerin ortak adını
ǾAkāǿidü’ş-Şeyhi’l-ekber şeklinde kaydetmiştir (bk.
Keşfü’z-zunûn, II, 1143).
1.
ǾAkıdetü’l-Ǿavâm adlı risâle ǾAkıdetü ehli’l-İslâm
diye de bilinir (bk. Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr.
2718). İbnü’l-Arabî bu risâleyi kendi itikadını açıklamak
ve bu hususta müslümanların hüsn-i şehadetini kazanmak
maksadıyla yazdığını belirtmektedir (el-Fütûhât, I, 163).
Kelime-i şehâdetin tefsiri mahiyetinde olan risâle iki
bölümden oluşur. “eş-Şehâdetü’l-ûlâ” başlığını
taşıyan birinci bölümde Allah’ın birliği ve sıfatları
üzerinde durulur. Ulûhiyyetinde, zâtında ve sıfatlarında tek,
mekân tutmak ve bir yönde bulunmaktan münezzeh olan Allah’ın
Kur’an’da açıklandığı şekilde ve dilediği mânada arşa
istivâ* ettiği, zâtını zaman ve mekânın kuşatamayacağı,
zira mekânı da zamanı da onun yarattığı, dilediği zaman kalp
ve gözlerle görülebileceği, arşı yaratıp istivâyı sınır
kıldığı, kürsî*yi var edip yeri ve gökleri onun içine aldığı
anlatıldıktan sonra ilim, irade ve tekvin sıfatları âyetlerin
ışığı altında izah edilir. Kâinatta mevcut zıtlık, ayrılık
ve benzerliklerin bütünüyle ilâhî iradenin sonucu olduğuna,
küllî iradenin her şeyi kuşattığına, âlemin yokken ezelî
ilim ve iradeye göre yaratıldığına dikkat çekilerek kelâm,
sem‘ ve basar sıfatlarına kısaca temas edilir. Daha sonra yegâne
fâilin Allah olduğu belirtilerek birinci bölüm tamamlanır.
“eş-Şehâdetü’s-sâniye” adı verilen ikinci bölümde Hz.
Muhammed’in bütün insanlara gönderilen son peygamber olduğu ve
onun Allah’tan getirdiği bütün haberlere inanmak gerektiği
ifade edilerek sem‘iyyât* konuları sıralanır. Risâle şefaate,
cennet ve cehennemin ebedîliğine temasla sona erer.
İbnü’l-Arabî’nin bu risâlesi, herhangi bir delil ve ispata lüzum kalmaksızın sıradan her müslümanın kabul etmesi gereken umumi itikad esaslarına yer veren bir akaid metni mahiyetinde olup Ehl-i sünnet esaslarına tamamen uygundur. Risâle plan, şekil ve yer yer muhteva ve ifade bakımından Gazzâlî’ye ait KavâǾidü’l-Ǿakāǿid’in birinci faslına benzemektedir. ǾAkıdetü’l-Ǿavâm’ın hacmi, büyük boy on sayfa civarındadır. Süleymaniye Kütüphanesi’nde birçok yazma nüshası mevcut olup el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye içinde yayımlanmıştır (I, 162-173). Risâle ayrıca Şa‘rânî tarafından el-Yevâkıt ve’l-cevâhir’in baş tarafında iktibas edilmiştir (Kahire 1378/1959, I, 4-6).
DİA Yusuf Şevki Yavuz