-Nuh Naci bey sıkılmayacağınızı umarak konumuzla alakalı İslami kavramları açıklamak istiyorum. Çünkü anlatacağım kavramları tam olarak anlayamazsak pek çok konuda doğru kararlar veremeyiz.
-Elbette hocam. Sizi dinliyorum. Anlatacaklarınız benim yanlış bildiklerimi düzeltmeme yardımcı olur inşallah.
-İnşallah Nuh Naci bey,İnşallah.Dinimizde mükellefiyetin yani Allah-ü Teala hazretlerinin emir ve yasaklarına muhatap olmanın birinci şartı Akıldır.Allah-ü Teala’nın akıl noksanlığı verdiği insanlar mükellef değildir. Cezai ehliyetleri yoktur. Allah-ü Teala’nın verdiği akıl nimetiyle insanoğlu Eşref-i Mahlukat olmuştur. İnsanı Eşref-i Mahlukat yapan akıl nedir? Akıl Kuranı Kerimde en çok zikredilen kelimelerden birisidir. Aklıma ilk gelen ayetler Bakara suresinin 73 ve 75.nci ayetleri. 73.ncü ayette Allah-ü Teala mealen;”İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye size ayetlerini gösterir” ve 75.nci ayette mealen;” Size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu tahrif ediyorlardı” buyurmaktadır.Kur'ân'ın toplam kırk dokuz yerinde geçen akıl, bilgi edinmeye yarayan bir güç ve doğru düşünmenin ölçüsü olarak sunulmuştur.
   Mahmut Hoca çayından bir yudum sigarasından derin bir nefes çektikten sonra devam etti.
-Nuh Naci bey dinimizde itikat çok önemlidir. İtikat yani inanç olmadan ibadet olmaz. Gerek dini gerek sosyal hayattaki her şeyi itikadımıza göre şekillendiririz,Amellerimizi yani ibadetlerimizi itikadımıza göre yaparız.Neye nasıl ve niçin inanmamız gerektiğini itikat bilgimizle karar veririz. Hanefi mezhebi bizlerin ameldeki mezhebimizdir. İmam-ı Azam Ebu Hanife ve onun yolundan giden fıkıh alimlerinin fetvaları bize ibadetlerimizi nasıl yapacağımız hususunda yol gösterir. İtikattaki mezheb imamımız İmam Maturidi itikadi konulara akla daha çok önem vererek çözümler üretmeye çalışmıştır.Ehl-i Sünnet'in Kelâm metodunu daha ziyade doğru ve ilmi bir şekilde başlatan, akla ve nakle de lâyık oldukları değeri vererek bu iki asla bağlı kalan ve bu şekilde İslâm akaidini açıklamaya çalışan, imam Matüridî olmuştur. Çünkü,kalbiniz aklınızı hükmü altına aldığı zaman dinde akla uymayan bir şey olmadığını anlarsınız. Allah'ın varlığı,hayat, ilim, kudret, irade gibi sıfatları ve Hz. Muhammed (s.a.s)'in peygamberliği akılla isbat edilir. Yine naklin bildirdiği ahiret ve ahvali gibi gayb haberlerinin imkânı akıl ile gösterilir ve Resulün haber verdiği şekilde bunlara iman edilir.İmam Maturidi’ye göre hürriyet,îman ve küfrün varlık şartıdır. Yani iman ve küfür tercihle olur. Bu tercih akılla yapılır. İmam Maturidi’ye göre akıl"varlıkları ve onlarla ilgili bilgileri tasnif ederek sonuçlar çıkaran ve insana kıyas yapma gücü veren zihnî bir alettir."
   Mahmut Hoca kendisini dikkatle dinleyen Komiser Nuh Naci’ye baktı.
-Kaynaklarda Akıl "menetmek, engellemek, alıkoymak, bağlamak, sığınmak ve tutmak" gibi anlamlara gelmektedir. Akıl terim olarak düşünmek, duyu vasıtalarıyla idrak etmek sûretiyle bilinmesi mümkün olan şeyleri bilme ve anlama gücü, iyiyi kötüden ayırt etme kabiliyeti, varlığın hakikatını idrak melekesi, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden cevher demektir.İslam ûlemâsı aklı: "Kalpte bulunan, hak ve bâtılı birbirinden ayırt etmede vâsıta olan nurdur" şeklinde tarif etmiştir.Bu tanımın bir uzantısı olarak bazıları aklı Cenab-ı Hakk'ın insan bedenine müteallik halk ettiği ruhânî bir cevher ya da kalpde hak ve batılı birbirinden ayıran, insanı koruyan, kale içine alan ve helâk edici yollardan uzaklaştıran kalbî ve ruhî bir kuvvet olarak kabul etmişlerdir. Türk dil kurumuna göre Akıl: Düşünme, anlama ve kavrama gücü manasına gelmektedir. Akıl Yüce Rabbimizin bir mahlûkudur, yani yaratılmıştır görevi hüküm ve kararlarında doğruyu yanlıştan iyiyi kötüden ayırmaktır. Akıl diğer bütün mahluklar gibi sınırlıdır, acizdir. Bu aciz ve sınırlı mahlûkun, bütün İlahi hükümlerde hakem kabul edilmesi, insanı sapık anlayışlara,yanlış görüşlere, bâtıl felsefelere götürür.
-Hocam anlattıklarınızdan akılın tek başına belirleyici bir özelliği veya gücü olmadığını,İslam dininin kaynaklarıyla birlikte tamamlayıcı olarak kullanılırsa gerçek görevini yapacağını yani kişiyi Allah’a ulaştırabileceğini anlıyorum. Yanılıyor muyum?
   Mahmut Hoca kül tablasında sonuna gelmiş sigaradan son bir nefes çekip söndürdü.
-Benim de tam olarak anlatmak istediğim bu Nuh Naci bey. Belirttiğiniz gibi akıl İlahi kaynaklar yani Kur-anı Kerim, Hadis ve Sünnet’i görmezden gelerek belirleyici olarak akıl kullanılırsa kişi yoldan çıkabilir.Akıl tek başına doğruyu bulamaz. Aklın doğruyu yanlıştan hakkı batıldan ayıracak kıstasları olmalı. Bu kıstaslarıKuran-ı Kerim,hadis ve sünnet bize öğretir.20 ve 21.nci yüzyıl insanının en büyük çelişkisi aklına gereğinden çok önem vermesidir maalesef. Günümüzde kendisini din bilgini olarak vasıflandıran bazı kişiler bu özgüven fazlalığından hadis ve sünneti görmezden gelerek kendi mantıklarına göre fetvalar vermekte Müslüman’ların dini hassasiyetlerine zarar vermektedirler. Bu tip insanlara en güzel cevap şu Hadis-i Şerif’tir; ”Mikdam Ibnu Ma'dikerib (radiyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:"Haberiniz olsun, rahat koltugunda otururken kendisine benim bir hadisim ulastığı zaman kişinin:"Bizimle sizin aranizda Allah'ın kitabı vardır. Onda nelere helal denmisse onları helal biliriz. Nelere de haram denmisse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın haram kıldıkları da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir" Ebu Davud, Sunne, 6, (4604); Tirmizi, Ilm 60,(2666); Ibnu Mace, Mukaddime 2 Ebu Davud'un rivayetinin baş kısmında şu ziyade vardır: "Haberiniz olsun, bana Kitap ve bir o kadar da (sunnet) verildi." Rivayetin gerisi yukarıdaki manada devam eder. Bugün piyasada popüler olan bazılarının iddialarının aksine; Peygambersiz İslamiyet olmaz.Nuh Naci bey çünkü Yüce Rabbimiz Kur-anı Kerim’de kendisine itaat etmenin şartı olarak Rasulüne itaat etmeyi şart koşmuştur.Nisa Suresi 80.nci ayette bu durum şu şekilde anlatılmaktadır:”Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim ona sırt çevirirse bilsin ki biz seni onların başına korucu olarak göndermiş değiliz.”

( Yarım Kalmış Romanlar Fedai 9 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 24.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.