Kitap okumayı severim ve tercihim araştırma veya fikir kitaplarıdır. Ancak, Hollanda’da geçen yoğun hayattan dolayı bu tür kitaplar okumaya istediğim kadar zaman ayıramıyorum. Çözüm olarak Türkiye’de (Karaman’da) geçirdiğim yaz tatilinin bir kısmını kitap okumakla değerlendiririm. Tatilin birinci veya ikinci haftası kitapçıdan araştırma veya fikir kitabı alıp okurum.
Bu yıl Karaman’da kendimi yine kitaplara
kaptırmıştım. İkindi vakti bahçede okumaktan yorulduğumdan biraz olsun
dinlenmek istedim. Gözüme karşıda duran elma ağacı ilişti ve bu ağacı
seyretmeye başladım. Sırf gözümü dinlendirebilmek için sanki ilk kez bir ağaç
görüyormuşçasına ağacın gövdesine, dallarına, yapraklarına ve elmalarına
bakıyordum. Daha sonra elmalarla dallar arasında zihnen mekik dokumaya
başladım. Pırıl pırıl parlayan, türül türül kokan, tatlı ve sulu elmanın
neticede incecik bir daldan çıkmış olmasından duygulandım…
Karaman’da bolca bulunan bisküvi
fabrikaları aklıma geldi ve bu fabrikalarla ağacı karşılaştırmadan edemedim. En
basit çeşit bisküvinin bile üretilebilmesi için devasa tesis kurulur, çok
sayıda makine kullanılır, yüzlerce hatta binlerce insan (müdürüyle,
teknisyenleriyle, işçileriyle, hamallarıyla…) binlerce joule enerji harcar.
Güneş enerjisi, su ve topraktaki mineraller
kullanılarak yetişen elma bir yana ve kocaman bir fabrikada üretilen bisküvi
öbür yana…. Aralarındaki şekil, renk, koku, tat ve benzeri farklar yan yana
getirilemeyecek kadar büyük!
Elmanın veya herhangi bir meyvenin diğer bir üstünlüğü ise kendi şeklinde,
renginde, kokusunda veya tadında neslinin çoğalarak devamını sağlayacak olan
çekirdekleri bağrında barındırması… Öte yandan, her bir meyve daha çiçekken
bile insanlığa hizmet etmektedir. Çiçeklerin göz kamaştırıcı güzelliğinin yanı
sıra arılar çiçek özünden bal gibi bir nimeti yapıp istifademize
sunmaktadırlar….
Elmanın özelliklerini tefekkür ederken
daldaki duruşu da dikkatimi çekti ve heyecanım kat kat arttı… Ağaçtaki
elmaların hepsi de yere doğru bakmaktaydılar… Öylesine mütevazı bir duruşları
vardı ki, duygulanmamak elde değil. Hâlbuki incecik daldan elma
fışkırttırabilen yani yaratan Allah (c.c.) bu elmaların yana veya yukarı doğru
büyümelerini de isteyebilirdi. Yere doğru sarkmış elmalar, daldaki bu
halleriyle ikram edilir vaziyetindeydiler… Elmaların daldaki duruşu, ilahi bir
ikram gibiydi yani “buyurun alın” denircesine idi….
Diğer yandan, elmalar mütevazı duruşlarıyla sanki Allah’ın büyüklüğü karşısında
boyunlarını bükmüşler lisanı halleriyle Allah’ı tespih ediyorlar gibi geldi
bana…
Bu düşünceler ve manzara karşısında tekbir
getirmekten başka ne yapılabilir ki?
Abdullah Konuksever