Milletin televizyonlarda gördüğü meclis ile göremediği meclis arasında dağlar kadar fark olduğuna dair bir muhabbetin içinde buldum kendimi.

Ayın onbeşi çarşıyı dolaştım. Borçlarımızı dağıttık. Biraz yoruldum. Malum belden halen tedavi görüyorum. Samimi olduğum bir arkadaşın emlak dükkanına uğradım. Biraz soluklanayım hem de hal hatır sorarız dedim.

İçeride benim tanımadığım iki kişi daha vardı. Ben dahil arkadaşım ile dört kişiyiz. Arkadaşım onları bana tanıttı. Onlar arkadaşımın çocukluk arkadaşları. Her üçü de üç ayrı partinin görüşlerini benimseyen kişiler. Ama hepsi bir arada. AKP,MHP ve DSP li arkadaşlar.

Ben devamlı dinlemedeyim. Eskilerden bir başladılar döndüler, dolaştılar şimdi ki meclisin durumuna geldiler. Baktım muhabbetleri öyle karşılıklı anlayış içinde ki. Sözlerini kesmeden arada sırada birbirlerini tamamlayıcı sözler söyleyerek muhabbetlerini sürdürüyorlar.

Biri geçenlerde televizyonun birinde arazi satımı ile ilgili tartışmaya denk gelmiş. Yabancılara satılan arazi miktarı şimdilik 272 bin metre kare olduğunu, bunun 420 bin metre kareye çıkartılması için çalışmalara başlandığını söylüyor. Düz arazileri Harran ovasında ki arazilerden Suriye uyruklu kişilerin toprak satın aldığını, maden yataklarının ve suyun bol olduğu yerlerden de İsrail'li kişilerin toprak satın aldıklarını söylüyor.

Akabinde aynı kişilerin Urfa ili Devlet Hastanesinde çocuklarının doğum yaptırdıkları. Çocukların Urfa doğumlu olduklarını. Buradan da aynı taktik ile zamanında halen İsrail devletinin bulunduğu yerleri Filistin'li kişilerin elinden parayla satın aldıklarını daha sonra da İsrail devletinin doğduğuna bağlantı kurmaktadır.

İsrail devletinin arazisi metre kare olarak hesaplarsak, satılan toprakların metre karesinin İsrail devletinden daha büyük olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Suriye uyruklu kişilerin de Yahudi asıllı olduklarını söylemektedir. Benim anladığım arazileri alanlar aslında Yahudiler. Bir de Ermeni asıllı birine onbeşbin arazi satılmış. Bu kişi önce Türk olmuş, daha sonrada bu arazileri satın almış.

İktidar partisinden olan kişi de meclise ara sıra gittiğini, mecliste yaşananları bizzat yerinde izlediğini, ekran karşısında birbirlerine küfür edecek hale gelene kadar sözler söyledikleri. Meclis yemekhanesinde aynı masada bir araya gelip birlikte yemek yedikleri. Burada kamere olmadığından gülüşmelerin ve dalga geçmelerin edep sınırını aştığını. Çok samimi bir havada çaylarını yudumlaıklarını anlatıyordu.

Çoğunun meclis yemekhanesinden yiyip içtikten sonra yemek parasını vermediklerini. Garsonların kendi aralarında ki konuşmalardan "Yerler içerler birde hesaba itiraz ederler bir türlü anlayamadık, ne yapmak istiyor bunlar" diye sızlanmaların başlandığını. Siyasetin ve siyasetçilerin ne denli iki yüzlü olduklarını anlatmaktadırlar.

Bu tür olayları gördükleri için bu ne biçim particilik, bu ne biçim siyaset diyerek partilerinden istifa ettiklerini bir daha da siyeset yapmayacaklarını söylüyorlar. Siyaset bizim gibi dürüst adamların işi olmadığını belirtiyorlar.

Dayanamadım söze girdim. "Kusura bakmayın ama her ikiniz de yalnış yapmışsınız, millet sizi oralara niçin gönderiyor, sahneyi bırakıp kaçmak olur mu, kirli siyasetin içinde savaşmayı, bu tür insanları ber taraf etmek için var gücünüzle çalışmaya devam edecektiniz, siz böyle yaparsanız meydan çakallara kalır" dedim.

Demek ki siyasetin içinde ikiyüzlülük, sahtekarlık, başkalarının hukukunu çiğneme, dalga geçme, aklınıza ne kadar olumsuz durum geliyorsa hepsi var. Şöyle kendi kendime bir düşündüm ve dedim ki "Vay bu ülkenin ve bu milletin haline"

Millet olarak hiç bir durumdan haberimiz yok. Kör kütük aşık misali takılmışız peşlerine gidiyoruz.

Yazıyı okuduktan sonra kendi kendinize sorun bakalım. Bir daha bunların peşlerinden gitmeyelim. Seçimlerden seçimlere de mecburi görevimiz olduğu için memleket için hayırlı olacağını düşündüğümüz kişilere oy verelim. Sakın A partisi B partisi düşünmeyin sahneden kaçmayan kişileri meclise gönderelim.


17.02.2010

( 115- Milletin Göremediği Meclis başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 18.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu