“Hititlerin ruhunun bulunduğu mezarlıktasın” diye zihnine sesler geliyordu. Bu sefer tedarikliydi. Hem fotoğraf makinesini hem taşa kazılı parçalanmış yazıları birleştirmek için büyüteç merceğini. 
Issız yerde çadırın içindeydi. Çadırı önce iyice yokladı. Hiçbir yerinde deforme yoktu. Vahşi yırtıcılardan emindi artık. İki saat gibi kısa bir sürede parçalanmış bir cümleyi birleştirdi. Okudu yazıyı.
“Ruhlarımızı yer altından çıkartın.” Yazıyordu. Neco “Yerin altında sadece sizler mi varsınız?” diye söylendi. Neco dünya tarihinin başlangıcından bu yana attığı her adımın altında yaşayanların kalıntıları olduğunu biliyordu. Onları topluca diriltmek demek bir sezonu açmak demekti. Dünyanın kıyamet sezonunu. İnanışlar kıyamette bütün canlıların küçüğünden büyüğüne hepsinin dirileceğini söylerdi.
Neco’nun telsizinden cızırtı sesi geldi. “Tulu istasyonundan 5C. Orada mısın?”
Neco cevap verdi. “Ben Neco 5C. Burası Ega Ags istasyonu. Siparişlerimi unutma. Yarın buraya geldiğinde yanında batarya istiyorum. Bilgisayarımın  yaşaması buna bağlı.”
5C cevap verdi. “Anlaşıldı Ega Ags.”
Neco uzun mu uzun bir süre güneş batana kadar keşfettiği Hitit mezarlığını kazı aletleri ile deşti durdu. Eline değer taşıyan parçalar geldiğinde daha nazi kazıyordu. Bir hayli arkeolojik çömlek parçası birikmişti. Onları bir araya toplayıp çadırına götürdü. Sonra yarım metre  kazdığı çukura yeniden girdi. Tekrar işe koyuldu. 
Küreği eline alıp toprağa saplar saplamaz sert bir cisme dek geldi. Eğildi hemen eli ile cismin üzerindeki toprağı temizledi. İnanılmaz bir manzara. Taş bir lahit bulmuştu. Hem de taş lahidin üzeri sağı solu hep Hitit hiyeroglifleriyle doluydu. 
Hemen çukurdan çıktı. Çadırına yöneldi. Açık olan telsizinin mandalına bastı. “Tulu istasyonu Tulu. Bingo. Bingo. Taş lahit buldum. Üzeri bizi uzun süre  oyalayacak Hitit hiyeroglifleriyle dolu.”
Tulu istasyonu “Tamam Neco. Hemen oraya geliyorum.”
Neco heyecandan ne yapacağını şaşırmıştı. Hala küreği elindeydi. Onu yere bırakıp hemen açtığı çukurun yanına geldi. Bu anı ölümsüzleştirmek istiyordu. Taş lahdi çeşitli açılardan tam kadraja oturtarak fotoğraflarını çekti. Fotoğraf makinasını hemen kenara koydu. Lahdin üzerindeki hiyerogliflere odaklandı. 
Kolayca çözüyordu. “Burada yatan Hitit kralı I. Hattuşili’nin karısı Nemen’dir. Kutsalların kutsalıdır o. Kim bu lahitteki değerli eşyaları korursa biz ona bilmediklerini öğreteceğiz.” Yazıyordu. Neco lahidin kapağını açmayı denedi. Zorlanarak bir parça açabildi. Aralanan  deliğe fener tuttu. İçi aydınlandığında kitaba benzer bir şey gördü. Elini deliğe soktu. Kolunun tamamı içindeydi. Parmak uçları iel kitabı yakaladı. Kendine doğru çekti. Kitabı deliğe yaklaştırdı. Kitap deridendi. Kapağında hiyeroglifleri görebiliyordu. Birden araba korna sesi duydu. Gelen Tulu istasyonu sahibi 5C yani arkadaşı Furkan’dı.
Neco mezradan çıkma gereği duymadı. Furkan çadıra baktı. Neco’yu çukurun içinde görünce oraya yöneldi. Neco “Furkan yardım et. Lahidin kapağını açamıyorum.” Dedi. Furkan çukura indi. Beraberce taş kapağı yerinden zorladılar. Yalnızca içeriden deriden yapılmış kitabı çıkardılar.”
Furkan “İşte  bu dostum. Bilim çevrelerinde Hititlerin yazılarını hep kil tabletlere yazdığına inanılıyor. Ama biz bu inancı çürütmek üzereyiz.”
Çadıra gelmişlerdi. İçeriye geçip deriden kitabın içine göz attılar. Neco “Ben bu yazıları gece olmadan çözerim. Ama önce sen git müzeye haber ver. Gelsinler gömüye sahip çıksınlar. Artık öğrenmek onlarında hakkı.” Furkan hemen arabasına bindi. Yola çıktı.
Neco hemen kitaptaki hiyerogliflerin fotoğrafını çekmeye başladı. Heyecandan elleri titriyordu. Gizli bir iş yapmışçasına. Elleri titriyordu çünkü acele ediyordu. Endişe ediyordu. “Ya ben bütün sayfayı çekmeden müzeden gelirlerse. Kitabı elimden almalarından önce fotoğrafların hepsini çekmeliyim.” diye düşünüyordu. Fotoğraf çekmeyi zar zor bitirdi. Kitap tam dört yüz yirmi üç sayfaydı. 
Kitaptan uzaklaştı. Gözleri ile şöyle bir tarttı. Zihnine “Ruhlarımız bu kitap sayesinde uyanacak.” Diye bir ses geldi. Neco sezgilerine güveniyordu. Çadırın içinde müzeden gelecekleri beklemeye başladı. Boş durmuyordu. Diğer taraftan Hitit hiyerogliflerini okuyordu. Bir sayfayı beş dakika gibi kısa bir sürede okuyordu. İlginç şeyler vardı içinde. 
Mesela “Hitit demek yiyeceğini topraktan çıkaran, yazısını toprağa yazandır. Hitit tuncu silah yapar.” Diye yazıyordu. Bir başka ibarede “Biz Hititliler ruhları ile yaşayan insanlarız. Bize ruhumuzun olduğu söylendiğinden beri biz bilge kişiler olduk.” Diyordu.
Çözümler ardı ardına geliyordu. Neco her okuduğu hiyeroglif cümlede onların,, insan tabiatına ne kadar içten baktığını öğreniyordu. “Hititler bir şeyin izini keşfettiler mi ona isim koyar. Ve o isim kaybolmaz. Bizlerde onu anlayarak yaşatırız. İşte biz bu yüzden bir bilgi topluluğuyuz.” Diye yazıyordu başka bir ibarede.
Furkan’ın sesini duydu. Kafasını çadırdan çıkarıp baktığında Jandarma ve Müze yetkilileriyle karşılaştı. Neco gelenlere önce çadırdaki deri kitabı gösterdi. Müze yetkilileri kitabı biraz inceledi. Müze müdürü “Eşi benzeri olmayan bir şey bu. Bilim çevrelerini bayağı karıştıracak.” diye söylendi.  
Jandarma ve müze görevlileri açılan çukurun başına geldiler. Lahdi incelediler. Bir yetkili “Tıpkı bilim kurgu filmi seyrediyor gibiyim. Yazılar öyle göz alıcı ki. İnsan baktıkça dinleniyor.” Dedi.  Jandarmalar çukurun güvenliğini sağlayıp ilçeye telsizle  bağlandılar. İlçeden vinç istediler. Ve yanında taş lahdi taşıyacak kargo araba.
Jandarma subayı ve müze müdürü. Çadırın içindeydi. Müze müdürü “Size iyi ki kazı izni verildi. Sizin gibi diğer defineciler de aynısını yapsa tarihi eser kapasitemiz her yıl büyür. Tebrik ederim sizi.” Dedi. 
Neco “Amacımız yer altındaki gizli kalmış değere tabi şeyleri keşfetmek. Biz başarımızı tahsilimize borçluyuz.” Dedi ekledi Furkan’ı eli ile göstererek. “Arkadaşımın yardımı olmasa kazılarda bir şey bulamazdım. O komplo bilgisi ile keşfedilecek yerleri tahmin ediyor bende kazıp tarihi eserleri buluyorum. Bulduğumuz bu lahit onların yani Hititlerin ruhunun uyanışı olacak.” 
Akşam ilçe televizyonunda önemli ibaresi alt yazı geçti. İlçemizde Hitit taş lahdi bulundu. Spiker anlatıyordu. “İki kişi izinli olarak kazı yaptılar ve Hitit uygarlığını güneş gibi aydınlattılar.”

Tuna M. Yaşar

( Hititlerin Uyanışı başlıklı yazı Tuna M.Yaşar tarafından 22.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.