Aziz Amerika’da yaşayan ve otostop yaparak dünyayı gezmeyi seven biriydi. Şimdiki güzergahına Rusya üzerinden giriş yapmıştı. Ana vatanı Türkiye’deydi. Ülkesine bir tır ile gelmiş tırın, istikameti güney ülkelerine olduğu için otostopçu Aziz yolları ayırmıştı.

Sırtındaki yüklü çantası ile yabancı turist gibi görünüyordu. Karnı açtı. Bir kebapçıya girdi. Döner siparişi verdi. Aynı masada oturduğu kişi Türk’e benziyordu. Ama değildi. Duruşu hareketi yine de yabancı olduğunu ele veriyordu. “Anadolu insanı hiç kimseye benzemiyor. Bu topraklardan olmak bir ayrıcalık.” Diye düşündü.

Aziz döneri hazırlanırken karşısındaki yabancıya İngilizce sordu. “Dostum sen yabancısın galiba.”

Adam da İngilizce karşılık verdi. “Evet yabancıyım. Memleketim Rusya’dan Avrupa’ya tırımla karkas et götürüyorum. Dedi sordu. Sen ne tarafa gidiyorsun?”

Aziz “Ben her sene bu aylarda dünyayı otostop yaparak geziyorum. İstikametim Avrupa. Oradan Amerika’ya geçeceğim.”

Adam bunu duyduğuna sevinmiş gibi kafasını salladı gülümsedi. “Bilirim dedi. Sizler dünyayı paranız ile gezseydiniz bu kadar keyifli olmazdı.”

Aziz’in döneri gelmişti. Tır sahibine cevap vermeden dönerine yumuldu. Karşısındaki adama yiyeceğini bitirmiş kalkmak üzereydi ki Aziz onu oturttu. “Otur sana benden tavşan kanı bir çay.” Dedi sonra dönerciye doğru “Bize iki çay söyler misin?”

Dönerci çırağına doğru “Oğlum iki çay al kap gel.” Çaylar az sonra geldi. Bu ara Aziz de dönerini yemeyi bitirmişti. Rus tır şoförü ile çaylarını yudumlamaya başladılar.

Aziz “Beni Kapıkule Sınır Kapısına kadar götürebilir misin?” dedi ekledi. “Beraber yolda dertleşiriz. Yolculukta dertleşmek zamanı kısaltır. Ne dersin?”

Şoför “Benim için sorun yok. Benimle gelebilirsin.” Şoför çayını bitirmiş sigarasını yakıyordu. Aziz’e de bir tane verdi. Aziz Almanca teşekkür etti. “Dankeschön.”

Şoför “Almanca da mı biliyorsun. Bunca ülkeyi gezdiğine göre iletişimde hep hazır mısındır?”

Aziz “Ben gittiğim ülkelerin dilini ancak temel ihtiyaçlarımı sağlayabilecek kadar bilirim. Fazlası benim için gerekmiyor.”

Şoför “Kalkalım istersen.” Dedi kalktılar. Aziz kasiyerin önünde elini cebine atmıştı ki Rus şoför onun koluna değdi. “Sen dur hesabı ben ödeyeyim.” Dedi. Kasiyere beraber yediklerinin parasını ödedi.

Rus şoför “Siz Türkler arasında çok yaşadım. Ve şunu çok iyi biliyorum. ‘Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.’”

Aziz başı ile tasdikledi. “Aynen öyle.” Dedi. Dönerciden dışarıya çıktılar. Bu ara Rus şoför bir sigara daha yaktı. Aziz’e de verdi. Aziz sordu. “Günde kaç paket içiyorsun?”

Şoför “Üç paketi geçmiyor. Ben çok sigara içmesem mutlu olmuyorum.” Dedi sordu. “Sen kaç paket içiyorsun?”

Aziz “Bir saatin altında sigara içmiyorum. Ve buna alışmak çok kolay.”

Rus şoför başı ile onayladı. “Doğrudur ama benim kurallarım farklı.” Dedi. Eli ile ileriyi gösterdi. “İşte benim tır orada.”

Kamyon garajına girerlerken Rus şoför park ücretini verdi. Sonra tıra bindiler. Şehrin içinde birkaç kavşak geçtikten sonra düz yola çıktılar. Ve şehir gerilerinde yavaş yavaş kayboldu.

Gece zifiri karanlıktı. Gökyüzünde ay yoktu. Tır şoförü uzun farları yakmıştı. Yolardan yanlarından tek tük araç geçiyor bazen de onları soluyorlardı.

Rus şoför saatine baktı. “On iki olmuş. Az ileride benzin istasyonu var. Benim küçük su dökmem gerekiyor. Biraz mola iyi gelecek. İşim bitince tekrar yola koyuluruz.” Dedi.

Aziz “Bildiğin gibi yap. Bende bir sigara yakar beklerim.”

Şoför “Benim sigaradan da içebilirsin. Sigaralar torpidoda.”

Benzin istasyonunun ışıkları göründü. Oraya vardıklarında tır yavaşladı. Benzin istasyonunun girişinde durdular.

Şoför “Benim işim uzun sürebilir. Niye gelmedi diye merak etme.” Dedi. Koltuğundan aşağıya indi. Kapıyı kapattı. İstasyonun içine girdi.

Aziz otostopçulukta tecrübeliydi. Her bindiği arabaya şüpheleri ile binerdi. Ve bu huyunu hiç bırakmamıştı. Bindiği arabayı uygun bir zamanda yoklar, şoförün güvenli mi güvensiz mi olduğunu anlardı. Yolda gelirken öğrendiği şoförün ismi Tom Nuckel’di. Emin olmak için tırın ruhsatını eline aldı. Dışarıdan gelen ışık ile inceledi.

“Bingo.” Diye söylendi. Rus şoförün ismi Tom değil Abraham’dı. Nuckel soy ismi tutuyordu. Gözlerine tırın kontak anahtarı ilişti. Direksiyondan hemen onu aldı. Tırdan dışarıya çıktı. Tırın arkasına yöneldi. “Dur bakalım. Demek sen karkas et taşıyorsun. Bir inceleyelim.” Diye söylendi. Tırın dorse kapağını açtı. Açar açmaz dorsenin lambaları yandı.

İçeride kancalardan sarkan büyük baş karkas etler duruyordu. İçine girdi. Gözüne diplerde duran on on beş içi dolu çuval ilişti. Onlara doğru yürüdü. Çuvallardan birini açtı. O da ne. İnsan ayakları duruyordu. Dehşete kapıldı. Hemen çıkışa hızla varıp aşağı atladı. Dorsenin kapağını kapattı.  Elindeki anahtarları tırın şoför kapısını açıp kontağa soktu. Kapıyı kapattı.

Yollarda vızır vızır araba geçiyordu. Birini durdurdu. Bindi arabaya. Ve orayı terk etti. Ve gördüğü, karşılaştığı, yaşadığı her suç olayını kesinlikle ihbar etmiyordu. Bu onun önem verdiği bir tedbirdi. Tecrübesi ile suçların bir şekilde görünmez kollarının ihbar edilen yerlere de uzanabileceğini biliyordu. Çünkü bunu birkaç kez yaşamıştı.

Arabasına bindiği adama sordu. “Yol üzerinde lokanta var mı. Üzerinize kısmet acıktım biraz.”

Adam “Ben seni şehrin girişindeki bir lokantaya bırakabilirim. Orası yirmi dört saat açık.” Dedi. Sordu. “Hayrola nereden geliyorsun?”

Aziz Ben otostop yaparak ülkeleri geziyorum.” Dedi sadece. O an tarif edilen lokantanın önüne geldiler. Aziz aşağı indi. Teşekkür etti adama. Araba korna çalarak oradan uzaklaştı.

Yemek çok lezzetliydi. Kuru fasulye yemişti. Ama arkasından etli pirinç pilavı yerken kaşığına insan parmağına benzer bir et geldi. Aziz et parçasını eline aldı. Detaylıca inceledi. O da ne. Et parçasına bitişik bir insan tırnağı apaçık seçiliyordu.

Tehlikeyi sezmişti. Hemen yerinden kalktı. Yediklerinin parasını verip lokantadan çıktı. Kabak gibi ortada durmak tehlikeliydi. Lokantanın karanlık olan kuytu bir yerine sindi. Az sonra şüphelerinde haklı çıktığını gördü. Bir tır lokantanın önünde durdu. Aziz dikkat kesildi. Evet içinden inen beraber yolculuk yaptığı Rus şoför indi. Tırın içinden çuvalları lokantaya taşıdılar.

Tuna M. Yaşar.


( Otostopçunun Şüphesi başlıklı yazı Tuna M.Yaşar tarafından 17.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.