Sessizliği dillendirdiğim bir şiire düşüp de yolum…

 

Ez kaza hakkaniyet sahibi bir kelamı sahiplenip göğü da parsellediğim bir bulutun ayyuka çıkmış saydamlığına husumet yükleyen bir namert isyanı.

 

Kelime kazanında pişen yüreğim.

 

Aşkın kazasını kıldığım rahmeti sadece Yaratana sunarken.

 

Bir minvaldeki esinti; suredeki huzur belki ölümün uzaktan gelen sesi oysaki davulcunun derin uykusundaki huzuru boykot ediyorum her sesleneni sen sandığım.

 

Makberim mi şiir?

 

Şiir sandalında mı hüzün?

 

Kaydığım kaydırak hani terleyen sırtıma tülbent koyan annem…

 

Mavi gözlerinde ölümü seyrediyorum denizin de tabelasına uzanıp, dokunmayın sakın ha, dediğime biat ben sessizliğimle topa tuttuğum kayıp evrelerim…

 

Kayalıklarda yürüyen yakamoz ayaklarım ve şehla düşlere kapıldığım uyku benzeri bir sersemlik.

 

Talebim ben ölüme; aşkın rahmetine hâkim inancımla ben şahika umutlarımı dünde sallandırdım.

 

Hangi darbeydi yüreğimi kodese tıkan?

 

Hangi yalandı peşinden sürüklendiğim?

 

Çalakalem yaşamak farz oldu madem yaşam denen öyküdeki tek sefil ben miyim?

 

Kısa tutuyorum artık arzuhalimi ve kıssadan hisseleri yüreğimde sonlandırıyorum göğün tabelasına eklediğim o gidiş tarifesinde asla dönüşe yer yok iken…

 

Mutluydum oysa uyandığımda ve mutluydum alışveriş yaparken hasbıhal ettiğim o İngiliz çift ile.

 

Sormadılar bana aslında ben de onlara sormadım.

 

Sadece hürmetle ellerimi sıktılar.

 

Aşkın hicabına yenik düşmemiş iki yabancı ve uyuttuğum yabancı dilimin ansızın canlandığı dakikalar.

 

Poşetlerime sahip çıktılar oysaki insanlığımızı ve sevgimizi taşıyorduk biz yüreğimizde.

 

Kuytularda uyuyan kötünün önünden hızlıca geçtim.

 

Aşkı soluyan bir şiire gömüp başımı saatlerce şiir yuttum.

 

Küçük dilimi yutmuştum da haberi yoktu kimselerin.

 

Sonramı uyuttum çünkü sonramı çoktan lav etmişti Tanrı.

 

Israrcı bakışlarında insanların tanık olduğum acıyı gördüm. Bir çocuğun yaralı dizlerinde anne oldum. Bağdaş kurduğum hüzünde Peygamber Efendimizi andım.

 

Yüreğimdeki Salâvat sayesinde ihya olan inancımla hamd ettim.

 

Göğü pelesenk bilen inancın ışığında ve…

 

Döndüm usulca.

 

Döndüm yansız.

 

Döndüm varlıksız.

 

Sevdim sadece ve bahşedilen her duyguyu hakkıyla sundum insanlara.

 

Öfkemi öldürmüştüm.

 

Nefsimi de.

 

Niyazlarımda saklı tüm güzellikleri sadece hakkıyla sunmaktı gayem.

 

Yazdım kendimce.

 

Yaşamak değildi hoşuma giden sadece acımla katlanmak ve ermek hidayete.

 

Makberin fısıltısında andım ölülerimi.

 

Öldürülen kim ise ahdettim aslında havale ettim Yaratana.

 

Susmaları dillendiren şiirleri mademki mesken edinmiştim.

 

Sus payı bir söylemde rotamı sonlandırdım.

 

Notumu düştüm altına yüreğimin, kanımla yazdığım onca kelamı alnıma sürerken ne de olsa kurban bendim.

 

 

 


( Şiir Sandalı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 24.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.