Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 23.02.2018
Okunma Sayısı : 1735
Yorum Sayısı : 0

ALLAH’I ZİKRETMEK VE ALLAH’A ŞÜKRETMEK;

     Geçinemiyorum, işlerim bozuk diyenler kendilerine dönüp bir bakmalılar. Çünkü Allah zikri unutanlara dünya hayatında sıkıntılı bir geçim yaşatmaktadır.

20/TÂHÂ-124: Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti a’mâ.                                                                                                                                Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o takdirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.

     Zikirden yüz çevirmek; evvelâ bir süre zikir yaparak hidayete ermek, ondan sonra bırakmaktır. Kişi Allah'a ulaşmayı dilemiş, Allah onu hidayete erdirmiş, sonra Allah'ın zikrinden yüz çevirmişse...

     Allah şükredenlere nimetlerini artırır;

31/LOKMÂN-12: Ve lekad âteynâ lukmânel hikmete enişkur lillâh(lillâhi), ve men yeşkur fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî), ve men kefere fe innellâhe ganiyyun hamîd(hamîdun).                                                                                                                                   Ve andolsun ki Lokman'a hikmet verdik ki, Allah'a şükretsin. Ve kim şükrederse, o taktirde sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse (inkâr ederse), o taktirde muhakkak ki Allah; Gani'dir (kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur), Hâmid'dir (hamdedilen).

     Hz. Lokman'a hikmet verilmesinin arkasında onun Allah'a şükretme talebi vardır. Hz. Lokman daimî zikre ulaşmış, hikmet sahibi olmuş ve şükredenlerden olmuştur. Bu ayet-i kerime İnsan (Dehr) Suresinin 3. ayet-i kerimesiyle kesin olarak alâkalıdır:

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ(kefûren).                                                                                 Muhakkak ki Biz, onu (Allah'a ulaştıran) yola hidayet ettik. Fakat o, ya (Allah'a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah'a ulaşmayı dilemez) küfreden olur.

     Kimi (asla Allah'a ulaşmayı dilemez) küfredenlerden olur. Allah hidayete erdirmeye hazırdır ama insan Allah'a ulaşmayı dilemezse küfredenlerden, dilerse şükredenlerden olur. Allahütealâ'ya şükreden kişi, Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir. Allah'a ulaşmayı dilemeyen ise hiçbir zaman şükretmeyecektir, o hep küfürde kalacaktır. Şükretse de şükrü kabule şayan olmaz.

14/İBRÂHÎM-7: Ve iz te’ezzene rabbukum le in şekertum le ezîdennekum ve le in kefertum inne azâbî le şedîd(şedîdun).                                                                                                                               Ve o zaman Rabbiniz size bildirmişti ki; eğer şükrederseniz (ni'metlerinizi) artırırız, eğer küfredenlerden olursanız muhakkak ki azabım şiddetlidir.

     Bütün canlıların rızkına Allah kefildir. Bazılarına direkt olarak kendisine verir. Bazılarına da verdiği kişilerin kurdukları işlerde çalıştırarak veya kazandıklarından zekat ve bir ile sadaka ve karzu hasen şeklinde infak ederek rızıklandırması ile verir.

11/HÛD-6: Ve mâ min dâbbetin fil ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrehâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn(mubînin).                                                                                      Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah'ın üzerine (Allah'a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı (kaldığı) yeri ve onun emanet (geçici) durduğu yeri bilir. Hepsi Kitab-ı Mübîn'dedir.

     Allahütealâ, bütün canlıların ve özellikle insanların rızkını garanti etmiştir. Bitkiler de dahil olmak üzere her varlığın rızkı Allah'a aittir. İnsanlar ve hayvanlar, rızık almak ve rızığı elde etmek ve onu yemek suretiyle tüketirler. Bitkiler, klorofil özümlemesi yaparak köklerinden aldıkları suyu, güneşin enerjisini ve havadan aldıkları karbondioksiti kullanarak karbonhidratları vücuda getirirler, besinlerini elde ederler. İnsanlar da ya karbonhidratları ya da proteinleri yerler.

     Bütün canlıların rızkını Allah tekeffül etmiştir. Allah verir. Ama kul, o rızkı elde etmek için harekete geçmeyip de ölümü tercih ederse, o da onun bileceği şeydir. Burada, Allahütealâ'nın açıkladığı bir husus var: "mustekarrun" ve "mustevdarrun."

     Bir kişinin geçici olarak, emaneten bulunduğu yer, mustevdarrundur. İnsanlar, Dünya adı verilen bu gezegende geçici bir süre yaşarlar. Ama onlar için karar kılınacak yer, mustakar oldukları, devamlı kalacakları yer, cennet veya cehennemdir. Dünya hayatı geçici bir zevkten ibarettir, geçici bir hayattır ama ahiret hayatı kalıcıdır. Allahütealâ, dünya hayatının standartlarına "mustevdar", cennet veya cehennem hayatının standartlarına da "mustakar" diyor. Ahiret hayatı kalıcı, devamlı olan, stabl olan; dünya hayatı ise geçici bir hüviyet taşır.

     Mevlâna hazretleri dünya için, “dünya hayatı bir rüyadan ibarettir.  Dünyada servet ve makam sahibi olmak, rüyada define bulmaya benzer” demiştir.

 

Allah razı olsun.

Burhan AKSU
( Allahı Zikretmek Ve Allaha Şükretmek başlıklı yazı mihrimah tarafından 23.02.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.