Vaktimiz bu kadar çokken yine de yetmiyor bazen insana. Hatta bazen değil çoğu zaman bu böyledir. Hep aynı bahane dolanır dillerimiz de. Zamanım yok diye. Neden zamanımız yok acaba ? Ya da var ama biz farkında mı değiliz. Nerede tüketiyoruz saniyeleri, dakikaları, saatleri. Nerede geçiyor günlerimiz, haftalarımız, aylarımız. En son ne zaman baktık uzun uzun sevdiklerimizin yüzüne. En son ne zaman gönül aldık, gönül kırmaktan vazgeçip. Zamanımız yoktu değil mi oturup ince şeyleri düşünmeye. 
   

   Boş zamanlarımızı ne ile değerlendiriyoruz düşünmeli insan. Ne ile tükettiğimize mi demeliydim. Sosyal medya hesaplarımızda boş boş gezinmeyi zaman değerlendirmek olarak saymıyorum. Ona vakit öldürmek diyoruz. Kendi şahsımı da katıyorum bu yanlışa. Keşke biraz aklımızı kullansak da geri gelmeyecek şu vaktimizin her saniyesini ölümsüzleştirebilsek. Zararın neresinden dönersek bize kalacak zaman o kadar çok olacak biliyorsunuz. Hiç bir şey için geç değil.
 

  Mesela şuan elinize telefonunuzu alın. Evet doğru duydunuz, telefonla vakit geçirmenizi istiyorum. En sevdiğiniz insanı arayarak. Sesini duymak size iyi gelecek. Hepimize uzun bir ömür verilmemiş olabilir. Belki birkaç saat, belki birkaç dakika. belki de sevdiklerimizle son saniyelerimiz. Bazen öyle anlar oluyor ki insan bir dakikaya bile muhtaç oluyor. Bunu bilseydik eğer hiç zaman sıkıntısı çeker miydik acaba. Hiç vaktim yok der miydik. Ya da işlerimizi yetiştirememekten yakınır mıydık sabah akşam. Bence hayır. Belki uyku saatimizi dörde bile düşürürdük, kısıtlı zamanımızı dolu dolu yaşamak için. Peki artık uyanmamız için illa birinin iki aylık ömrümüzün kaldığını söylemesi mi gerekiyor ? Bu dünyaya bir gün ölmek için gelmedik mi? Belki bazılarımızın iki aylık bile nefes alacak vakti yok. Ne zaman sonsuz sandığımız zamanımızın elimizden alınacağını bilmiyorsak bu rahatlık neden ? Her gün binlerce insanın sonsuz uykuya daldığı bir dünya, sabahın akşamı kovaladığı, saat başı üzülüp sevindiğimiz, bazılarımıza göre o kara bahtımızın bir türlü dönmediği yer. 

   Bırakın artık vakitsiz yaşamayı vaktiniz kalmadan önce. Bugün akıllı telefonun ekranına değil, gökyüzüne bakın. Bugün sanal alemlerde değil, dünyanın güzelliklerinde gezin. Bugün üzülmekle vakit harcamayın, belki gülebileceğiniz başka bir gün olmayacak. Bugün sevdiklerinizin elinden tutup, saatleri bir kenara bırakıp gözlerinde ki zamansız sevgiyi keşfetme vakti. Zaman bize verilmiş en değerli miras.
   Güzel bir pakette ve kurdeleyle bağlı değil ama hayat yine de bir hediye. Kapalı kapılar ardında tozlanmaya bırakmayın, yaşayın...

     

                                                    Rumeysa Nur GÜNDEM


( Zamansız Saatler başlıklı yazı Dil-i sûzan tarafından 21.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.