Okşarken sırma saçlarını tatlı tatlı bakarak bana ayrılık olacaksa eğer ölümü isterim diyecekken tam dudaklarımı dayayıp ıslak dudaklarına
böyle konuşma derdim usulca sana Titreyen sesin çarpan kalbinle senden ayrı kalmaktan çok korkuyorum
derdin ta yüreğinden gelen bir sesle sarılırdın boynuma başın omzumda
saatlerce kalırdın öylece Mutluyduk hemde çok utluyduk bir nehrin kenarında yemyeşil ağaçlarla
dolu küçük köyümüzde
Bahar geldiğinde bayram ederdik kırlara çıkardık sen papatya toplarken
ben gelincik çiçeklerinden kolye yapar boynuna asardım sonrada
yanaklarından öperdim utanırdın bir gören olu derdin kızarırdın
elindeki papatyalar boynundaki gelincik çiçeklerimi görür onlardanmı
utanıyorsun derdim tatlı tatlı boyun büker omuz silkerdin sonra
boynuma sarılır başını omzuma koyardın öyle candan sarılırdınki
kollarınla değilde sanki yüreğinle sarılırdın Ama her öpüşümde yada
öpmek istediğimde hep utanırdın öyle saf öyle masum öyle temizdinki
Vakit ikindiyi geçince elele tutuşur nehrin kenarından mutluluktan
uçarcasına koşardık köye doğru akşam olmadan varırdık evlerimize
yüreğimizde sıcak o tatlı heyecanla
Bir gün işte o bir gün kahrolası olmayası o bir gün dalgın üzğün
boşalmaya hazır gözlerinle geldin yaklaştın yanıma gözlerini gözlerime
dikip baktın baktın baktın sanki gözlerin gözlerimde bir şey
kaybetmişti ürperdim yalan değil ürperdim belli etmedim titredim ne
olmuştu bu ne haldi böyle tam soracakken sarıldın boynuma hünğür
hünğür ağlamaya başladın ağladın ağladın ağladın omuzlarım ıslanmıştı
hissediyordum göz yaşlarından ne oldu gülüm ne oldu canım seni
böylesine ağlatan neyse bileyim anlatta diye bildim
Şaşırmıştım şaşkındım donup kalmıştım ne yapacağımı bilmiyordum neydi
seni böyle perişan eden seni böyle ağlatan hışımla yağan yağmurun
dinmesi gibi sessizleştin sakinleştin başını omzumdan kaldırıp
gözlerime baktın ağlamaktan yorğun düşmüş gözlerinle korktuğum başıma
geldi korktuğum başıma geldi diye bildin usulca düşecek gibiydin
ayakta zor duruyordun anlat neyse bende bileyim diye bildim
şaşkınlığım heyecanla karışmış bir vaziyette
Aabimler gitmişti ya diye başladın söze abimler çalışmaya gitmişti
sonrada evlerini götürmüşlerdi orda ev kiralamışlardı hani evet dedim
tekrar ağlamaya başladın şimdide şimdide bizi anamı babamı beni
götüreceklermiş oraya yanlarına sen daha cümleni bile tamamlamamıştın
bütün dünyam kararmıştı bütün gök yüzü üstüme geliyor gibiydi
dizlerimin bağı çözülmüştü bir yalnızlık bir kimsesizlik bir
çaresizlik kapladı tarifi imkansız tarifsiz yani yani şimdi her şey
sensiz sessiz anlamsız bu köy bu nehir bu yol bu kırlar papatyalar
gelincik çiçekleri ben ya ben ne yapacağım şimdi ben ne yapacağım
kimsesiz öksüz yetim çaresiz anlamsız bir yaşam manasız bir hayat
papatyalar gelincik çiçekleri yemyeşil çimenlerle donanan bu kırlar
diken çalılarıyla dolu çöle dönecek demek bundan sonra senin
yokluğunda senin yanımda olmayacağın baharlarda öylemi öylemi bunumu
diyorsun bana bunumu anlatıyorsun bilmiyormusun bilmiyormusunki bu
yerlerin bu toprağın baharı mevsimle benim benim baharım seninle sen
olmayınca yanımda sensiz baharsızdır benim hayatım yaşantım ne yapayım
papatyaları gelincik çiçeklerini yemyeşil kırları geçecekse günlerim
sensiz kimsesiz bir bitmeyen ayaz acısı bir bitmeyen hasret sancısı
güneşin doğuşunda gündüz batışında gece ne yapayım nedir varlığın
hayattaki anlamı manası sevmekmi sevdim işte sevdim
kölecioğlu sevdi hemde öyle bir sevdki seni yok olurcasına kahrolup ölürcesine
ölürcesine be
Ahmet kölecioğlu 19-6-1987