Cemil Meriç ;belki o nu tanıma fırsatı bulamadınız.Ama günün birinde O nun eserleriyle karşılaşmamak imkansız.O nun istasyonuna yolunuz mutlaka düşer.Ve uzun süre bu istasyonda kalmak zorunda kalabilirsiniz..O bir ömrü yazmaya adamış,gözlerini kaybetmiş.Türk edebiyatının fikir çilesini çekmiş mümtaz bir kişisidir.
Gözünü kaybettiğinde kızı henüz sekiz yaşındaydı.O nun okumasına ve yazmasına yarımcı oldu. Kimdi bu kız? Ümid Meriç; daha sonraları,milletvekili oldu. O nu prof. Ve eğitimci kişiliği ile yazılarından takip ettik.

Cemil Meriç,bir mulakatında şöyle bir soruya muhatap olur;siz şiirde yazardınız.Niçin şiirden vazgeçtiniz?Cevap ilğinçdi:"O zamanlar şiirde devler vardı;Necip Fzıl Kısakürek.Nazım Hikmet köşebaşını turmuşlardı.O yüzden nesir'i tercih ettim."

Türk edebiyatı dergisinde, O nun bir sohbet toplantısında yaptığı konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yıllar önce yapılmış sohbet sanki günümüzde yapılmış gibi taze ve güncel.Düşünceleri okuyucuda merak uyandıracak nitelikde.Bazen keşke günümüzde böyle düşünürler olsa diye düşündğüm oluyor.OMBUSMAN bilge kişi zor çetrefil durumlarda fikrine danışılan güvenilir kişi. Yaşıyor olsaydı Türkiye`nin Ombusmanı olabilirdi. Bazen ah şu yazarlar şimdi yaşıyor olsaydı dediklerimiz oluyor.Onlardan biri şüphesiz Cemil Meriç dir.

O nun gazete,dergi.roman konusundaki görüşleri;


Gazete, Dergi ve Kitap

Gültekin Sâmanoglu: Efendim ben Sayın Cemil Meriç`ten gazeteler, dergiler ve kitaplar arasındaki münasebet hakkında bilgi rica edeceğim. Bu konuda bir makalesini okumuştum, çok güzeldi. Ben şahsen zamanın, günün şartları sebebiyle kitaplara vakit ayıramıyorum. Ancak gazetelere sığınabiliyorum. Kitap okumak bana zor geliyor. Tabiî bu durum, bizden sonraki nesillere, Türkiye`yi idare edecek olan nesillere daha kötü bir şekilde intikal edecek. Bu bakımdan, değerli hocamızın bir sohbet yapmalarını rica edecektim.



Cemil Meriç: Efendim, çağımızın insani alâkası parçalanan ve bir nevi afyonkeş haline getirilen insandır. Düşünen değil, bazı belli düşünceleri kabule mecbur edilen bir insan. Kitle haberleşme araçları, gazete, televizyon sığ bir kültürü yaymakta ve ciddi kültüre karşı duyulan alâkayı da azaltmaktadır. Hegel, gazete için "sabah duası" diyor. O zamanlar gazete bir kültür taşıyıcısıydı. Gazeteyle dergi arasında bir fark yoktu. Zamanımızda gazeteler bir ticaret metaı halindedir. Hedefi, uyandırmak, ışıklandırmak değildir. Sadece belli haberleri istenilen şekilde aktarmak, telkin etmek, okuyucuyu bir nevi medyum haline getirmek, alışkanlıklarının esiri haline getirmek ve mümkün olduğu kadar düşündürmemek...
Valéry`nin politikayı tarifi şöyledir: "Politika insanları kendilerini ilgilendiren meselelerle uğraşmaktan alıkoymak sanatıdır." Şimdi böyle olunca, gazeteler de bir nevi endüstri müessesesidir. Bu müessese kendi istediği biçimde hakikati biçimlendirir. Hakikati belli ölçülerde kalıplar içine dökerken aynı zamanda düşünceye de yer veriyor. Yalnız, irfanı gazeteye hapsettiniz mi haysiyetini kaybeder. Çünkü gazetenin bir günlüktür ömrü. Gazete sigara gibi içilecek, limon gibi sıkılıp bitecektir. Fıkraların, haberlerin hepsinin ömrü bir günlüktür. Ağırlık merkezi belli düşüncelerin telkin edilmesidir. Bu bakımdan gazetede romandan daha fazla tehlike mevcut.


Romanın gelişmesinde gazetelerin rolü büyük olmuştur. Gazete tefrikacılığı geliştikten sonra roman bütün dünyayı istilâ etmiştir. Haddizatında roman da, gazete de bir kaçma mekanizmasıdır. Gündelik hayatın incir çekirdeğini doldurmayan vakaları üzerine eğilmekle değerli vaktimizi öldüren bir mekanizma. Gazeteleri kültürün başlıca kaynağı telâkki etmek yanlıştır. Çoğumuz üç dört gazete birden okuruz. Kitaba, ciddi kitaba ayırdığımız zamanla gazetelere ayırdığımız zaman arasında yapılacak mukayese son derece aleyhimizdedir. Yani gazete fanidir, ancak belli bilgiler elde etmek için okunur. Bu bilgiler de politikanın konusunu teşkil ediyor, o bakımdan sürükleyicidir. Bu arada birkaç fikir adamının oraya düşen yazıları da ruhumuza sevinç vermektedir. Fakat bunun dışında bir posadır gazete. Gürültüden ibarettir.


Aynı zamanda gazete bir hastalığın da taşıyıcısı oluyor. Bu hastalık, yazı yazmak hastalığı. Umumiyetle çağımızda en fazla yayılan hastalıklardan biri de yazı yazmak hastalığıdır. Eline kalem alan, mutlaka yazı yazmak mecburiyetinde. Yazamazsa, slogan yazma mecburiyetinde. Bu sloganperestliğin kaynağı da grafomanidir. Grafoman, çok okur, gazeteleri didik didik eder. Böylece dolar, boşaltmak için eline kalemi alır. Hiçbir şey yazamazsa, gider cami duvarına slogan yazar.


Gazete ciddi bir rehber ve güvenilir bir kaynak olmaktan uzaktır. Ama çok sevdiğimiz insanlar bu hareketin içindedirler. İster istemez bu harekete katılırlar. Çünkü yirminci asrın bir mecburiyetidir bu. Bir Ahmet Kabaklı`nın gazetede yazı yazması, Ahmet Kabaklı için bir fedakârlıktır, bizim için de onu gazetede okumak bir fedakârlıktır. Çünkü Ahmet Kabaklı gazeteci değildir ve olamaz. Bir kültür adamıdır, irfan adamıdır. Ne yapalım ki gazetede okumak mecburiyetinde kalıyoruz. Bir takım mecburiyetler bir insanı olması gerekenden başka şekle sokmaktadır. Bu hazindir, trajiktir fakat reeldir.


Dergiye gelince; dergi daha geniş soluklu, daha geniş imkânları olan ve istikbale kalacak olan bir nesir vasıtasıdır. Tefekkürün kalesidir. Birçok insanlar kitap yazmak ve bastırmaktan mahrumdurlar. Dergi daha geniş imkânlar önümüze serer. Bir memleketin irfanını tetkik etmek için, mutlaka dergilerine eğilmek mecburiyetindeyiz. Birçok büyük adamların, kitapları yayımlanmış olan yazarların yazılarının bir kısmi dergi sayfalarında kalmaktadır. Bu bakımdan, dergiler kütüphanelerin en ciddi, en zinde malzemesidir.


Kitap ise daha çatık kaşlı, daha smokinli düşüncedir. İndeks yapmak gibi bir takım mükellefiyetler yükler yazara. Bu itibarla dergi gazeteyle kitap arasındadır. Düşüncenin gerçek taşıyıcısıdır, her türlü düşünceye açıktır, donmamış genç ve gerçek düşüncedir. Dergi bir memleketin fikir aynasıdır. Kitap ise fikri mumyalaştırır, kaditleştirir. Bilmiyorum, arzedebildim mi?

( Cemil Meriç / Gazete Kitap Ve Dergi Üzerine Konuşmaları başlıklı yazı M.Filizman tarafından 1/12/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.