Evet  yanlış  okumuyorsunuz aslında  çok  uzun  zamandan  beri   var  olan  ancak  henüz  adı  konmamış  olan  bir  şiir  türümüz  var : Sallamasyon  Şiir.

Sallamasyon  şiir  nedir  peki?

İlk  baktığınız  anda  Divan  Edebiyatımızın  gazel  türü  zannettiğiniz  ancak  derinlemesine  incelediğinizde  hiç  bir  anlamı  olmayan  şiirlere  bizler  sallamasyon  şiir  diyoruz.

Bu  türde  şiir  yazmak  aslında  oldukça  zordur.  Çünkü  bu  kadar  çok  alakasız  kelimeyi  bir  araya  getirip  onlardan yepyeni  ve  hiç  duyulmamış  tamlamalar  türetebilmek  öyle  her  babayiğidin  harcı  değildir.  Ancak  ülkemizde  artık  özellikle  yeni yetişen  genç  nesil  Atatürk'ün  gençliğe  hitabesi''ni  bile  anlayamadığı  için  Arapça-  Farsça  kelimelerden  türetilmiş  tamlamalarla  dolu  bu  tür  sallamasyon  şiirleri  gördüklerinde  ''  Vay  beeee. Adam( ya  da  kadın ) ne  yazmış !  ''  Diyorlar  ve  haliyle  siz  ikilemde  kalıyorsunuz    ''adam/  kadın  ne  yazmış  derken  ''  ben  bi  halt  anlamadım  bu  ne  yazmış''  manasında  mı  yoksa  ''  Helal  olsun.  şahane  bir  şiir  olmuş''  manasında mıdır  o  sorudaki  ''  Ne'' 

Sallamasyon  şiir  yazanlar  neden  ille  de  ''Osmanlıca''  dediğimiz  eski  Türkçenin  içine  ederler işte  bunu  anlamak  oldukça  zordur.  Ama  yine  de  şöyle  düşünebiliriz:  Nasıl  ki  soyut  resimden  hiç  kimse  bir  halt  anlamaz  ama  gelir  birileri  saatlerce  o  resim  hakkında  ahkam  keser,  aynı  şey  sallamasyon  şiirler  için  de  öyledir. 

Her  ne kadar  imgelerle  süslendiği  iddia edilen  ve  serbest  şiir  olarak  yazılan  pek  çok  manzume  de  bu  sallamasyon  şiirler  grubuna  dahilse  de  onlara   daha önceleri  dokunduğum  için  bugün  türün  Osmanlıca  katledilerek  ve  dahi  oldukça  uzun  süren  ıkınmalar  sonucunda  peydahlanmış  bir  yavrusundan  örnek  vermeye  çalışacağım  sizlere.  (Salamasyon  şiirin  ne  olduğunu  tam  olarak  izah  edebilmek  için  şiir  tarafımdan  yazılmıştır.  Allahım  affetsin.) 

Not:  Bilinmeyen  kelimelerle  ilgili  açıklamalar  tamamen  doğrudur.  


FASL-I  DER BEYÂN-I  FİRÂK-I  VIRAK  

İhtiva-yı muhtevanla  beni  dilhûn  eyledin
Seyr-ü  sefain eyle  de beni  Konya'ya bırak

Ben  ki  seng-i  dîdarının  bende-i kölesiyim.
Necasetten  taharet  et  şems-i  gülzar  ile   bak.

Meydan-ı Lahm-ı  Ganemde  küheylan  etme  fürûş.
Taam-ı  padişahidir  Liva-yı   Afyon'da  kabak.

Bu  maşuk-u  dümbelek çün setr-ü avret  eyleme
Cûş  olsun  âteş-i  nâlan, mevt-ü hüsn olsun âfak.

Hezarpâre  eylesen  de enf-i  lerzânımı  sen
Bî  hikmet-i fülfül  ile dest-i  yevm-i tabak tabak

Bâdehu  timar  eylersin  merkeb-i  esvedini
Gahi  rahvan,  gahi  tırıs,  gahi  dört nal  koşarak.

Raşe-i  giryanın  ile  felekler  lebriz  olur
Bu  nasıl  bir  tefehhümdür bîsûd etme beni nâhak

Lezzet-i  teşaşür  ile  reha  bulsun  cism-ü  can
Bir buseyle hâben nakıs gonca  fem  vü  elma  yanak

Sami  meded  helak  olduk  bu  gazel-i  handanla
Vuslat-ı  hemmam  eyledi  hem  baldız  hem  bacanak.

--------------------------------------------------------------------

İhtiva:  Kapsam,  içerik
Muhteva:  O  da  kapsam  ve  içerik
Dilhûn: İçi kan  ağlayan
Seyr-ü  Sefain:  Gemi  seferi.
Seng: Taş.
Didâr: Yüz,  sima
Bende:  Köle
Necasetten  taharet:  Pislikten  temizlenme
Şems:  Güneş
Gülzar:  Gül  nahçesi
Meydan-ı lahm-ı  ganem:  Et  Meydanı
Küheylan:  Soylu  Arap atı
Füruş:  Satmak
Taam-ı  padişahi:  Padişah  yemeği
Liva-yı  Afyon:  Afyon  Vilayeti
Maşuk:  Aşık  olunan  sevgili
Dümbelek:  Darbuka
Çün:  İçin
Setr-ü  avret:  Avret  yerlerini örtmek
Cûş:  Coşmak
Nâlan:  Ağlayan
Mevt-i  hüsn:   Güzel  ölüm
Âfâk:  Ufuklar
Hezarpâre: Bin  parça
Enf: Burun
Lerzân:  Titreyen
Bî hikmet:  Hikmet ile
Fülfül:  Toz  biber
Dest: El
Yevm:  Gün
Bâdehu:  Daha  sonra
Merkeb-i  esved:  Siyah  eşek
Raşe:  Titremek
Giryan: Ağlamaklı
Lebriz: Ağzına  kadar  dolu
Tefehhüm:  Bilmek,  önceden  bilmek.
Bîsûd:  Ümitsiz
Nâhak: Haksız  yere
Teşâşür:  işemek
Reha:  Rahatlamak
Hâben  nakıs:  Uykusuz
Fem:  Dudak
Handân: Şen,  neşeli
Vuslat-ı hemmam:  Hamama  kavuşmak.

( Bir Şiir Türü Olarak Sallamasyon başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu