Evrende gözlemlediğimiz tüm patlamaların varolan düzeni bozuyor olmasından hareketle, Big Bang’ın öne sürdüğü başlangıç patlamasının bunun aksine bir düzen ortaya çıkarması, bu patlamanın ardındaki doğa ya da evren ötesi planlayıcı bir bilinci gösterir. Big Bang teorisine uzun yıllar karşı çıkmış olan Sir Fred Hoyle'un sözleri, tam da bu durumu ifade eder: Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve  düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun tam aksi bir etki meydana getirmiştir. Maddeyi birbiriyle birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.” Şayet patlamayla birlikte ortaya çok büyük ve hassas bir düzen çıkmışsa, ya böyle bir patlamanın olmadığını ve bu düzenin böyle bir patlamadan oluşuyor değilde ezelden ebede oluyor olduğunu ya da bu patlamanın bir bilinç kudreti altında olduğunu kabul etmek gerekir. Bu bilincin kudretinin göstergesi olan düzenlilik, şu anda da gözlemlediğimiz gibi, Big Bang'den sonraki her aşama için de geçerlidir. Ünlü bir teorik fizik profesörü olan Paul Davies, sadece Big Bang sonrasındaki genişleme hızının ne kadar "hassas ayarlanmış" olduğunu hesaplamıştır. Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda bile farklı olsaydı, hayata imkân sağlayacak bir yıldız tipi oluşamaz ve evrende canlılık ortaya çıkamazdı. Eğer evren biraz bile daha yavaş genişlese çekim gücü nedeniyle içine çökecek, biraz daha hızlı genişlese kozmik materyal tamamen dağılıp gidecekti. Paul Davies, bu çok ilginç durum karşısında şöyle söylemektedir: Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur. Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.”  Stephen Hawking ise, Zamanın Kısa Tarihi isimli kitabında genişleme hızındaki dengeyi şöyle açıklar: Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadİr ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi.”  Aynı gerçek karşısında Amerikalı Astronomi Profesörü George Greenstein de, The Symbiotic Universe adlı kitabında şöyle yazar: Kanıtları inceledikçe, ısrarla önemli bir gerçekle karşı karşıya geliriz. (Evrenin oluşumunda) bir doğaüstü akıl ya da Akıl devreye girmiş olmalıdır.” Ünlü ateist felsefeci Anthony Flew de, bu konuda şunları söyler: "İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bır itirafta bulunacağIm: Bıg Bang modeli, bır ateist açısından oldukça sıkıntı vericidır. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafIndan savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Sadece evrenin bir sonunun ve başlangıcının olmadığını kabul ettiğimiz sürece, evrenin şu anki varlığının mutlak bir açıklama olduğunu savunabiliriz. Ben hala bu açıklamaya inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim.” Buradaki “Sadece evrenin bir sonunun ve başlangıcının olmadığını kabul ettiğimiz sürece, evrenin şu anki varlığının mutlak bir açıklama olduğunu savunabilimek” düşüncesinin nedeni, daha önce dediğimiz gibi, değişenin değişmeze dayanmak zorunda olmasının zaruri bir sonucudur. Ancak bu madde ötesi değişmezi kabul etmeyip, değişmezin maddenin mutlak kendisi olduğunu söylerseniz üzerinde durduğumuz gibi, mutlak hiçlikten oluşan bir varlık alemi fikrinin saçmalığıyla karşı karşıya kalırsınız. Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross ise, bu durumda varılması gereken çözümü şöyle açıklamaktadır:  "Eğer zaman ve madde, patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin, evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutlarİn üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı'nın bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kapladığını, ama sadece evrenin içindeki bir güç olmadığını kanıtlar."

 

( Mana Aleminin Gücü -- 9 --- başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 24.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.