KİTAP İNCELEMESİ (9)
Kitabın
Adı : Kesin İnançlılar
Orijinal
Adı
: The True Believer
Alt Başlık : Kitle Hareketlerinin Anatomisi
Yazarı : Eric Hoffer ( 1902 – 1983)
Çevirenler
: Erkil Günur
Yayınevi : Plato
Film Yayınları
Yayıncı : www.platofilm.com
Sayfa Sayısı : 196
Kategori : Sosyoloji
Baskı : 3.baskı
ISBN : 975 638 1182
Okuma başlangıç : 11.12.2016
Okuma Bitiş : 15.12.2016
İnceleme Yazısı : Ali Rıza MALKOÇ www.arm.web.tr
Okuyana yeni kitap Önerisi : Mümkün / Nurdoğan Arkış / Final Kültür Yayınları / 224
sayfa
Kitabı okumaya başlayınca zihnimde bir söz ve bir de kitap
canlandı birden.
“En tehlikeli insan tipi, az anlayan, çok inanandır.”
Anton Çehov’un sözü ve Eğitimci – Yazar Sosyolog Nurdoğan Arkış’ın, Herkes
bildiğinin öğretmenidir, herkes kendi alanının lideri olabilir, özgüvenini
aşılayan: “Mümkün” adlı kitabı.
Kitap ilk defa Türkçeye 1978
yılında Tur yayınlarınca kazandırılıp, Yeryüzü, Plato film, im, akran,
yayıncılık tarafından tekrar basılmasına rağmen piyasada bulunmamaktadır.
Okumayı arzu edenler: a) sahaflardan b) halk kütüphanelerinden c)
internet ortamından pdf formatında temin edebilirler.
Bu kadar güzel kavramları bize taşıyan kitabın, tekrar
basılacağını ümit ediyorum.
Yazarın
yaşam öyküsü, başlı başına bir ilgi ve araştırma konusu. Hiç eğitim almamış,
hayatını limanlarda hamallık yaparak kazanmış,
kazandığını kitaba yatırmış. Çevresinde bilgiçlik taslamamış, yaptığı işten
dolayı aşağılık kompleksine kapılmamış, okuduklarından edindiği çıkarımları hep
toplum yararına not almış. Tüm dünya tarihini, dünya klasiklerini, edebi
eserleri adeta zihninde tasniflemiş.
Genç yaşta görme duyusunu kaybeden Merhum Cemil Meriç
için, “bu kadar kitabı nasıl okumuş?” diye merak ediyordum. Eric Hoffer, bir
asır önce yokluklar içinde daha fazla eser okuduğunu tahmin ediyorum.
Hiçbir
eğitim almadan, hatta akademik bir geçmişi olmadan, sosyoloji, psikoloji, felsefe,
tarih alanında bu kadar derin ve yerinde tahlil, tespit, gözlem, tahmin, analiz
ve stratejik bilgi üretilebileceğini bizlere göstermiştir.
Yazar kitabın önsözünde, Montaigne’in şu sözünü
prensip edindiğini belirtiyor :
“ Bütün söylediklerim, karşılıklı bir sohbettir ve
hiçbiri öğüt niteliğinde değildir. Bu kadar serbest konuşabiliyorsam bu,
başkalarını kendime inandırmak zorunda olmadığım içindir.”
Bir
dosta 100 tane kitap önerecek olsam, bu eserin ilk beş arasında olacağı kesindir.
Bilgisayarımız çalışmaz hale gelince format atarız,
yavaşlayınca temizleme programları ile performans artırırız ya, işte bu eser
de, her görüşüne katılmayabilirsiniz fakat zihnimizde oluşan gereksiz bilgi, ön
yargı, şüphe ve çelişkileri tasnif ediyor, temizliyor ve kanaatlerimizi
dengeliyor.
Yazar
bir ideolog değil, misyoner değil, yani bir alternatif sunmuyor, bilge bir
filozof diyebiliriz.
Kitabın üzerine oturtulduğu temel öğreti : “bir
toplumun ilerlemesi ve kendi yararına yönetilebilmesi için, anlı-şanlı
liderlere hiç de ihtiyaç bulunmadığına inanmak”
Dini, sosyal devrim ve ırka dayalı kitle
hareketlerinin toplumları felakete sürüklediğini, tarihsel tespitlerle masaya
yatırıyor. Buradan şunu anlıyorum. Toprak Bağımsızlığını ilan etmiş bir
ülkenin, eğitim, sanayi, kültürel vb alanlarda da bağımsız kalkınabilmesi için
kalıcı hamlelere ihtiyaç vardır. Kitle hareketi olacaksa bu alanlarda
Milletle birlikte millet adına yapılabilir. Örneğin:
eğitim, üretim, inovasyon, çevre, turizm, bilişim, ihracat, sağlık, sanayi,
hukuk, insan hakları gibi alanlarda sivil ve/veya devletin de desteği ile
projeler geliştirilebilir.
Yani kısaca toplum bireyleri, birbirine yiyip tüketen
değil, birlikte her değeri yücelten hedeflere odaklanmalıdır.
Düşünme yeteneğini geliştiren, sosyal refahı artıran,
özgürlük sınırlarını genişleten hareketler olmalıdır.
Oysa ki, kitle hareketlerinin, ferdiyetçiliği, kişisel
tatmin ve mutluluğu dışlayan bir öğretiyi dayattığını gözlemlemiş yazar.
1900lü yıllarda
yayılan kitle hareketlerinin, dini, milli ve sosyal devrim adına, dünya lideri
icat ve ihraç çabalarının macera olduğunu, kitle hareketlerine katılanların da,
beceriksizlik ve zafiyetlerini, tembelliklerini gizlemek için bunu fırsat
olarak gördüklerini gözlemlemiştir.
Muhalefetin,
düşmanlaştırıldığı, düşmanın şeytanlaştırıldığı bir düzende huzur, barış,
kalkınma, istikrar olabilir mi? Yazar, okurunu bir inanca değil, mantığa davet
ediyor. Görüş ve gözlem belirtiyor, öğüt ve telkinden kaçınıyor.
Ailede
fert, Apartmanda komşu, cemiyette birey, kentte hemşeri, mabette dindaş,
işyerinde meslektaş, ülkede yurttaş olabilmenin hakkını veremeyen kişi, hayal
kırıklığı içerisindedir.
Bu durumda aidiyet arayışına girerek, tüm iradesini teslim
edebileceği bir lider arayışına girer.
Problemli liderler de, zaten bur tür karakterlerden
türemektedir.
Oysa ki sen hazır değilsen, kim kalıcı mutlu edebilir
ki?...
Özgür kalan birey; yeteneksiz, cesaretsiz ve yetersiz
görüyorsa kendini, zaten özgürlüğü lüks görecektir.
Bu dar bakış açısı eğer genelleşirse, toplumun büyümesini tıkayan bir olgu ve
algıya dönüşür.
Yazar,
her satırında adeta; “karanlığı ben tasvir ettim, aydınlığı da siz keşfedin”
dercesine
Akıcı bir dille, fikir jimnastiği yaptırıyor
beynimize. Yazar olmak zor, okur olmak daha zor günümüzde, zor bir şey
istediğimin farkındayım ama beş gününüzü ayırın bu kitaba çok şey kazanacak ve
bana hak vereceksiniz.
Başka bir kitap tanıtım yazısında buluşmak dileğiyle
Ali Rıza Malkoç
15.12.2016 Samsun
#armozdeyis