İnsan; insan hakları kavramıyla gelen açılımın yanında, köleliği kalkmamakla, sadece köleliğini unutan kölelik sinir ucuna dokunmayan "Eyyuh El nas, ta olmuştu. Köleliğini El’in üzerinde çevrim yapmakla incinmiyor şaşmaz bir El bağlısı olmakla gurur duyuyordu. İnsan “El'in insanları", “El’in adamı olacaktı.

 

Oysa başlangıç koşullarının belirlendiği, ya da ön ittifakı koşulların belirleyici olduğu ön ittifak insanı olma tanımı içinde; köleci dönemdeki gibi mahfuz tutulan; fakir de olsa; zengin de olsa insan insandır” tanımı yoktu. Bu bir sınıfsal provokasyon karşısında, provokasyonu önleme yapmanın provokasyonu yatıştırmanın tanımıdır.

 

Ön ittifaklı ilk tarihselliği içinde olmakla söylenen insan tanımlı kapsamda, tarihi inşaca belirlenir bir insandır diyen, insan tanımı yoktur. El’in kulu oluşla ilkten beri böyle kul yaratılan insan tanımı vardır.

 

Bu yeni nas tanımı, çeşitli şekillerde, çeşitli zamana göre aldığı biçimlenmelere göre yorumlana bilirdi. Söz gelimi; yeryüzüne yayılma ve yeryüzünü mülk edinme olan imparatorluklar dönemindeki insana dek söylenen yeni mana, tek tanrılı dinlerin anlatımıydı. İlahi (semavi) dinlerin ihsası sırasında El-ilahın panteon sentezli "Allah"  tanımına verilen mana anlayışına göre de insan "verdiği sözü unutur" nisyan ile malul anlamına "nesy", neys, nas, kul insan, dendi.

 

Nas açık açık olan ön ittifakın insanı olmanın yerine; doğma oluşla, vehmi kuruntu olana dönüşecekti. Ön ittifaklı gerçekliğin, öznel hakikatliği olmak yerine; köleci sistemin doğmasına anlamla, kul köle anlayışına dönüşecekti. Miladi tarihe doğru nas; topluluk, el âlem, halk, herkes oluşla belirtilecekti.

 

Nihayet İsa'dan sonra köleye karşı hissedilen (!) merhametle; kula da insan denmekle insan denmeli sürecin artan ivmesi içinde 1789 hareketi içindeki tanımına ulaşan insanla anlam, şahika oluşacaktı.

 

Neydi El İlaha ya da Yahudiliğin Yehova olan Rabbine, Allah'ına verilmekle unutulan söz? "Ben, ben olanım (Yehovanım)". “Sizlerin rızkını dilediği takdirle olan bir ölçü içinde dilediğine dilediği gibi dilemediğine de rızkı kısmakla dağıtan rabbiniz değil miyim?” Diyendi.

 

İşte insanlar, “insanlara rızklarını dağıtmakla ve insana rızkını kısmakla takdirde bulunan ben değil miyim? Diyen Yehova’nın bu doğma olur anlayışıyla insan, güya bu ahit eşmenin "tanığı" olmalarına rağmen ahit sözleşmeyi, "unutanlardı".  

 

Bu doğma ön ittifak içindeki totem grupların totem gruplar arasında olmakla canı kanlı yaptıkları ahidin köleci döneme göre yansıtılmasıydı. Totem grup ürününe siz insansınız diyen imanı ahitle bağ; köleci anlatıda; “ben sizin rabbiniz değil miyim?” deyişi üzerindeki iradeyle insan yerine kul denmeye dönüştürülmekle; kulluk meşru ediliyordu.

 

Ön ittifak içindeki grupların kendi ahitlerine kendilerinin tanık olmalarının “el este” denen yansı çarpıtmasıyla seremonine edilmiş anlatım;  köleci döneme göre anlatılmış ön ittifaklara dek mazi sel hatıra uzantısının yeni biçimiyle biçilmesinden başka bir şey değildi.

 

Tanıklık biliyorsunuz ki ön ittifakların katılımcı gruplarının açık açık toptan somut şekilde birbiri ile yaptıkları ilahi sözleşmeli ahit veya yemin veya iman olmanın ahit tanığı; yemin tanığı veya iman tanığı oluşlardı. Top top (bölük bölük) grup eylemi oluşla ilahi sözleşmeye iman edenlerdi (söz verenlerdi). Köleci mana bu geleneği kendi özel mülkçü ve köleci amacına göre kullanıyordu.

 

Köleciliğin gelecekteki devamı olan tek tanrılı dinlerin nas'ı; yani Mamon takdirli Mamon’a ait kullar ya da kölelerdi. Hiç te insan değillerdi. Bu nedenle 1789 ihtiralı (beraatla) beyanname içindeki burjuva insanlığıydı. Feodal toprak köleliğinde sanayi köleliğine ve para adamlığı olmanın köleliğine güya kendi iradeleriyle, serbestçe geçebilmeyi desteklemenin seçimler yapan insanlığıydı! Bu hem bir başarıydı ufak kazanımlar sağlıyordu. Hem de olup bitenin kazanımlara rağmen sürüp gitmesiydi.

 

Malın, mülkün hemen hemen her şey olduğu bir sistem içinde; malı mülkü olmayanın (poşet içinde verileni irade oluşla tanımak dışında) ne iradesi olurdu ki? Poşete ikna olmayan tarihi bilinç sahibi yüz kişilik bir etki alanı içinde beş on kişinin iradesi de; tarih sellikten yoksun, dogmacı ve fatalist (yazgıcı) olan 90 kişilik irade karşısındaki tarihsel bilinçli iradeleri, ne ola ki?

 

İlahi dinler de köleci sistem gibi ön ittifakın insanına insan demeyecekti. Çünkü kendisi dahi, savunduğu köleci sistemin mana anlayışı olma, ürünüydü. Köleci sisteme karşı çıkmıyordu. Sadece köleci sistemin içine acıma, merhamet, sadaka gibi köleci basıncı düşüren anlayışları ikame ederek "islim atmakla El yeni" oluyordu.

 

Yeni olan davetini; yine El baal, El-ilah, El Hübel- El uzza, El Lat üzerinde ki kimi kültürlerle uzlaşarak yapıyordu. Bu alana bu mana isimleriyle seslenmez ise zaten hiç bir şey yapamazdı. Alan içi öznel zihin kalıpları kategorizesi olan anlama söyleşme şekilleri El anlayışına göre biçimlenmişti. El çevre kültürler içindeki Kudüs panteonlu tapınak çevresine de seslenecekti; Kâbe panteonuna da seslenecekti. Eski insan tanımı olan İncire de, hurmaya da, zeytine de ant (kasem) edip; kisraya da; Roma lejyonlarına da hitaplı olacaktı. Merkezden çevreye yayılmacı siyasetin kuralı buydu.

 

 İnsan olmasını unutan anlamına insana; kul-köle anlamına nas diyecekti. Âdem dahi bu gelenek üzerine sanki insanlığını unutmamış ta; "eleste birabbikum"u; kulluk kölelik sözleşmesini unutan kişi soyu temsilcisi olmakla mana edeceklerdi. Sözünü unutan oluşla anılacaktı. İnsan demeyecek Âdem ve Âdemoğlu diyecekti. Siz bakmayın şimdiki ha âdemoğlu, ha insanoğlu denişlerine. Bilinç kaybı var.

 

Aynı kökten gelme birbirine yakın olma anlamına uns, ins, unase gibi anlamlar söylenecekti. Bu anlam oluşlar köleci düzenli alan etkisinin maldan mülkten yoksun insanıyla; mal mülk sahibi insanlarının her duruma açık halli oluşlarında duyulan tedirginlikleri nedeniyle tedirgince olanların üzerini örtmek için söyleniyordu. Bu nedeniyle, efendi köle kavramını yeniden rab, El, baal üns, ins kavramı içinde yorumlanmakla bu kez de efendi köle çatışmasını unutturacaklardı.

( Alan Etkisi Ve İnsan 6 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 1.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.