Marmaris’ten Datça’ya doğru yola çıktık. Yol kısa ama çok virajlı, kıvrım kıvrımdı. Arabamız yavaşça ilerlerken, harika doğaya, yeşil çam ormanlarına bakmak içime huzur veriyordu. Datça’ya vardığımızda akşam ezanı okunuyordu. Karanlık çökerken, deniz kenarındaki limanı gezdik. Pek kalabalık olmayan, insanların evine çekildiği, eğlence mekanlarının olmadığı görüntüleri gördükten sonra arabamıza doğru ilerlemeye başladık. Tam arabamızın yanına geldiğimizde, bir binanın bahçesinde polisleri gördüm. Sonra, başımı kaldırıp, ışıklandırılmış yere, binanın neresi olduğunu yazan levhaya baktım. Levha’da “ Datça Police Station” yazıyordu. Şaşırıp kalmıştım. Yoksa farkında olmadan bir Yunan adasında mıydım diye düşündüm bir an. Bu olamazdı, Ben Muğla iline bağlı Datça ilçesindeydim ve bu levhada “Datça Polis karakolu” yazması gerekirken, “ Datça Police Station” yazıyordu. Çok şaşırmış ve çok üzülmüştüm. Adeta kahrolmuştum.


Bugüne kadar, lokantalarda, otellerde, kafelerde, plajlarda görmeye alıştığımız bu İngilizce levhalara, Devletin resmi dili Türkçe olduğu Anayasa’da yazılmasına rağmen, devlet eliyle bu göz ardı edilmiş ve İngilizce yazılmıştı. Bu nasıl bir teslimiyet ve aşağılık duyma şeklidir ya… Bir memleket, illaki silahla, darbeyle ele geçirilmez. Dil, zengin kültürün, o toplumun ananesi ve geleneklerini devam ettiren yüce değerdir. Burada yaşayan bir çocuk karakolu, “police station” olarak görüp okuyarak büyümesi durumunda ve büyüyünce bu dile duyduğu ilginin artması ve mevcut atalarının geleneklerini göz ardı ederek, ingiliz hakimiyetinin gelenek ve ananesine karşı sevgi duyması doğal bir sonuç olmaz mı? Marmaris olsun Datça olsun, otellerdeki ingiliz turistlerin hakimiyeti rastlantı olmasa gerek. Üstelik sadece içki içip, onlara hakarete varan yaklaşımları sonucu, çalışanlardan gördükleri tepkilerine bakıp eğlenmeleri nasıl açıklanabilir ki…   


Bir kaç sene önce Ordu’da kaldığım 4 yıldızlı otelde de “Rotary” üyelerinin bir toplantısına şahit olmuştum. Nerdeyse yüze yakın İngiliz’in bu toplantıda bir araya geldiğini görmüştüm. Bu kadar çok İngiliz vatandaşının Ordu gibi küçük bir Karadeniz şehrinde ne işi olabilirdi ki? Bu toplantılarda ne paylaşılır ve ne planlanırdı ki… Bu hatıramdan sonra gördüğüm Datça karakol anısı, İngilizlerin ne derece kendi kültürünü benimsettiklerine şahit etmişti. Yakın zamanda yapılan Darbeye karşı dik duran milletimin, bu tür görüntülerin Darbeden daha tehlikeli olduğunu farketmeleri ve en azından devletin asayişini sağlayan polis merkezlerinin isimlerini İngilizce yerine Türkçe olmasına karşı duyarlı olmaları gerekiyor. Hatta, milletimin iş yeri olarak açtıkları iş yerlerinin isimlerini derhal değiştirerek, bu yerlerin isimlerini, 15 Temmuz Darbesi şehitlerinin isimleriyle değiştirmeleri, darbeye karşı gelen milletimin, böylesi darbeden daha tehlikeli olan bu kültür darbesine dur demesi gerekmez mi?   


Japonya’ya, Fransa’ya, Almanya’ya ve bir çok gelişmiş ülkelere gittiğinizde, Bu halkların içinde kendi dillerini konuşmanızı sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar ve yabancı dile karşı dim dik ayakta duruyorlar. Biz ise, gelen yabancının dilini konuşabilmek için dört değil kırk takla atıyoruz. Elimizden gelen maymunluğu yapıyor, kendimizi onlara güldürüyoruz. Biz Osmanlı torunu ve bir şanlı İslam bireyi olarak, bu aşağılanmış psikolojiden bir an önce kurtulmamız gerekiyor.


Umarım en kısa zamanda Datça'daki polis karakoluna verilen isim değişir ve ismi “Datça Polis Karakolu” olarak değişir. En azından Turistik bir yer bile olsa üstte Tükçesi altta İngilizcesi yazılması temennimdir. Her tarafta teröristin arandığı ve hainlerin bir bir yakalanmaya çalışıldığı, Devletimize karşı ayaklananların bertaraf edildiği bir zamanda, terör olayları ve asayiş için canını ortaya koyan polislerimizin iş yerinin adı Türkçe olarak değişeceğini umuyorum. Değişeceğine canı gönülden inanıyorum. Saygılar… 


Saffet Kuramaz     

( Datça Police Station başlıklı yazı safdeha tarafından 16.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.