Uzun zamandır kalemimle, kâğıdımla dertleşmiyordum. Çeşitli bahaneler uyduruyorum, merak edip soran yakın dostlarıma. Ayrıca da kendimi de kandırıyorum ipi, ucu olmayan bahanelerle. Sanıyorum ölü toprağı serpildi üzerime, hayatımı rölantiye aldım ama izlenimler ve planlarım beynimin içinde dönüp duruyor, tüm hızıyla. 

Yazma sanatını hayata daha sıkı tutunmak adına ve yaşananları irdelemek adına benimsedim. Öyle kocaman, devasa kelimeler kullanmıyorum. Belki de ilerleyen zamanlarda becerebilirim. Bunun için derler ya kırk fırın ekmek yemem lazım.

Şu anda bilgisayarımın o korkunç homurtusuna rağmen azmettim, bu yazıyı bitirmeye. Toplama olan bu aygıt her gün nefesi kesilmeden inadına, horlayan beni anımsatıyor. Bu yüzden acıyorum zavallı eşime. Katlanılması zor olan bu duruma, büyük bir sevgiyle tahammül ediyor. 

Neyse bu kadar boş boğazlığın arkasından sadede gelsem hiç fena olmayacak. İnişlerle ve çıkışlarla dolu hayatın içinde bir zerre olan ben, sağlık problemleriyle uğraşıyorum. Belli aralıklarla doktor kontrolünden geçiyorum, vücudumun dilinden anlamak zor. Her iki göğsümde irili ufaklı kistler bulunmakta. Adını dahi anmaktan çekindiğimiz o kötü hastalığın uğrama olasılığını düşünerek tetkikler yapılıyor çeşitli cihazlarla. Tamam bu sefer de rahatlayarak derin bir soluk verdim, sonuçlarım iyi çok mutluyum.

Anımsayanlar olacaktır ya da ilk defa benimle tanışacak olanlar. İçinizden biri aranızda sessiz sedasız dolaşan bu kadın kendine gurbet kuşu diyor. Dolaşıp, dolaşıp modern göçebe çadırını da Adapazar’ına kuralı üç yılı buluyor neredeyse. Her yeni başlangıçta sıranın en arkasına geçen ben, kendimi kabul ettirdikçe öne doğru yaklaşmaya başladım. Burada memleketlilerimi de buldum, bir de gün düzenledik, ayda bir kendi toprağımızın ağzıyla bildiğimiz, özlem duyduğumuz her şeyi konuşuyor, dertleşiyoruz. Bu günümüzde sol göğsümde ince bir sızı var ve gittikçe fazlalaşıyor. Saatler geçtikçe kötüleşiyorum, canım yanıyor. Şu dünyada rahat verdiğin her nefesin ardından yeni bir sınav çıkıyor galiba. Olsun, bilmediğim yerden çıkacak sorular yine ama sonunda birçok şey öğreneceğim. Polyanna’cılık yapmalıyım, yoksa ayakta duramam bu kadar olumsuzlukların içinde.

Hafta sonunu acılarla geçirip doktorumun kapısında alıyorum soluğu. Şaka yapıyor kendince ama, durumumu görünce şaşkın bakışlarını gizleyemiyor ve ciddileşiyor aniden. Bilmem sizler rüyalara ne kadar inanırsınız ama, birkaç gün önce rüyamda gözleri yumuk bir bebeği emzirmiştim. Anlam yükleyemediğim bu olayı doktorun sorusuyla bağdaştırdım nedense. Emzikli bir annemisiniz? Hayır, ama ben rüyamda emziriyorum diyemedim tabi ki. Her halde yine gülerek bakıp neler düşünecekti, tanımadığı bu kadın hakkında. 

Bilinmezliğin içinde yol alıp ve ölümün soğuk nefesini ensemde hissettiğim birçok an olmuştu. Hazır mıydım ansızın çıka gelen ölüme. 

Ahh bu düşünce, bazen ürpertse de içimi. 

SON BİR NEFES

Yaşama pamuk ipliğiyle tutunmuşken,
Son bir nefes alıyorum, 
Uçurumun kenarında.
Biliyorum ensemde hissettiğim o nefesin,
Ölüm olduğunu. 
Korkuyorum zaman zaman,
Sonra hatırlıyorum yaratanı hiç unutmadım ki.
Senin kollarına aşk ile teslim olmak huzurla, 
Ama ya geride kalanlar.
Bensizliğimle baş başa kalacaklar,
İçten içe haykırıyorum,
Hayata sağlam basın, dik durun çocuklar…

H. Çiğdem Deniz.

İçimde biriken sorularla, doktorun ağzından çıkacak iki kelimeye odaklanıp dualarla beklemek ne zor.

Verilen ilaçlarım bitti. Kontrol zamanı arabama binip, tutuyorum hastanenin yolunu. Hiçbir şey düşünmüyorum, direksiyondayım aniden üstüme hızla gelen kamyoneti fark ediyorum. Bir hamle yapıyorum kurtarıyorum. Kendimi istem dışı, acı bir çığlık atar halde bulsam da hâkimiyetimi kaybetmiyorum. Çok şaşkınım, anlam yükleyemiyorum olanlara. Arabamdan inmeden, sürücü olan beyefendiye gözüm takılıyor. Kahkahaya yakın koca bir gülümsemeyle bakıyor keyifle. 

Ölümün nefesi üzerimde dolaşıyor, kendini hatırlatıyor her an. Hani merak eder ya insan, acaba sonum nasıl gelecek. Hastalık mı yoksa aniden karşına çıkıveren kamyonet mi? İşaret parmağımı kızgın bir yüz ifadesiyle sallıyorum, cellâdım olmaya niyetli yaramaz bir çocuğu andıran şoföre. Peki farklı bir boyut ile değerlendirecek olursak amacı ne olabilirdi bu beyefendinin? Bununla da kalmıyorum değer verdiğim dostlara soruyorum. İki sevgi dolu insan Nermin ve Muzaffer NARMAN ile istişare ediyoruz günümüz insanının psikolojisini. 

Israrla gözümün önünde gitmeyen yüz geliyor aklıma, iletişim kurmak bu olabilir mi acaba?
Sanıyorum keyifli bir gün geçirdi karşıma çıkan o yabancı. Ya ben iki dudak arasından çıkacak sözlere kaderimi bağladım ve koyuldum uzun ince yoluma.

H. Çiğdem Deniz. 
( Ölümün Soğuk Nefesi başlıklı yazı çitlembik tarafından 31.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.