Hangi el, bize uzanıp bu dayanılmaz sergiyi motive ediyor ki? 21 inci asırda, her şeyin aleni olduğu bir arenada, neden bu halkın her şeyi kabul edeceğine inandırılıyor ki? Çünkü, biz küçük hesapların peşinde, maddiyatın içinde, hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Çünkü, komşumuzun kim olduğunu unuttuk. Çünkü, sokakta selamlaşmıyoruz. Çünkü, en iyi yolun bizim olduğu sloganıyla cepheleşen tarikatlar var. Çünkü, hoşgörülü değiliz. Çünkü, insanların kusurunu arıyoruz, onları düzeltmek için bir niyetimiz de yok, yapıcı değiliz. Çünkü, Müslümanız diyoruz, dinden haberimiz yok. Çünkü… O kadar çok ki!


Nedense, acı tenimize dayandığında, çözüm yoluna, birleşmeye ve dayanışmaya gidiyoruz. Dişimiz ağrıyor dişçiye gidiyoruz, çek onu yeterki acı dinsin diyoruz. Deprem oluyor, her yıkılan binada, o binanın malzemesinden çalanın peşine düşüyor, onu mahkum ediyoruz. Ölen ölmüş, geride acı çeken insanlar kalmış, ağıtları ile bırakmışız. Acı düştüğü yeri yakıyor. Bir tesisin imarına en sonundan başlıyoruz. ilk önce bina yapılıyor, sonra elektrik,su, telefon, internet kanalları açılıyor. Her açılan kanaldan sonra açılan çukurlardan kullandığımız arabamız zarar görüyor, çamuru ile ayakkabılarımız en kısa zaman da eskiyor. Toz toprak ile sağlığımız tehdit altında kalıyor. Bir planlama yapılmadan, ilk önce insan yerleşiyor sonra ihtiyaçları ona verilmeye çalışılıyor. insanı bıktıran bir yaşam ister istemez bizi buluyor.  


Hangi düzenimizde plan var ki… Hangisini deşsek, sonucunda onu yaşamak zorunda kalan eşşek, oluveriyoruz. Maalesef. Seçim zamanı gelene kadar, belediyeler hiç bir tesise el atmıyor. Seçime ramak kala hızlıca inşa edilen tesislere kanıyor ve hala bu göz boyama ile oy kullanıyoruz. Bir acıyla karşılaşıyor, birden o konuda bilgili olanlar ortaya çıkıyor, insanlara akıl veriyorlar. Biz o acıyı tatmadan o acının kaynağını yok etmeyi, başaramadık, asla… Birileri uyumuyor, sömürenler! Bunu görüyor ve planlayarak sistemi bize deklare ediyorlar, onu yaşatmak için yavaşça… İçimizden birileri ortaya çıkıyor ve darbe yaptırıyorlar. Öylesi korkunç ki, yakmadığı yıkmadığı, neden öldürdüğü anlaşılamayan sivillere sıkılan mermiler, bombalar ardı ardına patlıyor. Ölenlerin, yaralanların yakınları acı ve feryat içinde, korkuyla, ağlayarak olay yerine koşuşuyorlar. Halkın içine girsen, doğruyu anlatsan, acının varlığını göstersen, asla inanmıyorlar. Sonuçta benim gibilerde, kurunun yanında yaşta yanar misali  mahvoluyoruz.


Vesselam, darbenin sancısı geçtikçe, yaşananları gördükçe, olayın ciddiyeti ne kadar büyükmüş anlıyorum. Allah vatanımı, milletimi, halkımızı korumuş... seyrederken, olayları izlerken hem ağlıyorum hem de Allah'a şükrediyorum. Hala kendime gelebilmiş değilim. Yarın işe gideceğim ama sanki, asırlarca işe gitmemiş, sanki 300 yıl mağarada uyuyanlar gibiyim, her şey bana yabancı gibi görünüyor. Çevreme baktığımda her şey yabancı gibi geliyor. ölenlerin hikayeleri yüreğimi dağlıyor. Bir sivile nasıl ateş edilebilir, nasıl öldürülebilir hala anlayamıyorum. Allah böyle bir ihaneti bir daha milletime yaşatmasın inşaallah, Amin. bu dehşet olay hepimize geçmiş olsun... Allah daim yar ve yardımcımız olsun… Demek, yine teselli oluyor. Eh bu sefer birlik içinde olmayı başardık ya, bu da bir teselli, düşündükçe mutlu oluyorum.


Bunu da kaybetmeyelim en azından, Haydi meydanlara koşalım…


Saffet Kuramaz

( Aman Meydanları Boş Bırakmayalım başlıklı yazı safdeha tarafından 18.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.