—keşke kurtulabilsem bu acıdan...

—keşke uzaklaştığım nispette küçülebilsem...

—keşke yüzünü görmeyecek kadar kaybolabilsem...

—keşke unutabilsem...

—belli ki, kolay kolay unutamayacağım;

   hiç değilse, biraz daha az nefret edebilsem...

başlama noktası sonsuzluk.

bitiş noktası sonsuzluk.

atılan her adım sonsuzluğa.

kısaldıkça uzayan yolculuklar yerine,

ayrılıklarımı uzatmak için,

abartısız nefretimle çabucak eskimeliyim,

ha orada, ha burada,

zaten, insan eskimek için yaşar

her yerde.

eskimek,

aslında, terk ettiğim geçmişle,

bu günün güncelliği arasındaki hiçlik.

değil mi ki,

hiç kimseyi sevecek kadar tanımıyorum,

orada da,

burada da...

ki, Endülüs’e giderken

Tarık bin ziyad gibi gemileri yakarak

dönüşümsüzlüğü tercih edişim,

ya da, herhangi bir gezegenin

herhangi bir uydusunda yitmek isteyişim,

bundan ötürü....

 

ölümüm nerede,

ne zaman,

nasıl olacak,

bilmiyorum;

zaten,

bilmek de istemiyorum…

benim ölümle bir hesabım yok.

benim hesabım reddettiğim sözcüklerle,

böyle gizlenişim ondan,

irsiyet, intikal, tevarüs, kalıtım, miras...

atavizme ait her sözcüğü sildim sözlüğümden,

hiçbir izim yok dünyada,

neslimi sürdürecek...

gelecekte,

hem de yakın bir gelecekte,

büyük ihtimalle de bir yaz günü,

evimin beton sıcağında öleceğim belki de...

o gün değil

ama,

birkaç gün sonrasında,

tam da bu adam görünmez oldu ortalıkta,

diye fısıldaşmalar başladığında,

bir komşunun leş kokusu aldığı gün

yalnızlık yolculuğum bitecek...

başucumda bir vasiyetname,

tek bir cümle:

─ cenazeme oğlumu çağırmayın!...

belki karıma haber verecekler,

gelecek defnedilmeden önceki son anımda,

yani morgda bekletilirken,

kuran-ı kerim okuyacak demir kapağın önünde :

─ firavun, ordusuyla birlikte onların arkasına düştü.

           ama denizden onları sarıp kuşatan, sarıp kuşattı.─

ya da gelmeyecek,

belediyenin görevlendirdiği bir imam ile birkaç işçi

ceset torbasıyla,

öylece,

baştan savma atıverecek beni

“çaresiz ruhlar mezarlığında”

bir çukura;

bir mezar taşına şunları yazarak:

— kimin nesiydi, kimdi?

siktiriboktan birisiydi,

  ot geldi, ot gibi gitti,

siktiriboktan bir yaşam tüketti,

           bir çuval inciri bok etti…─

( Cenazeme Oğlumu Çağırmayın!... başlıklı yazı AliKemal tarafından 19.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.