Yüce Allah, hiçbir insanın kendi gücü ve yeteneğiyle elde edemeyeceği nübüvvet veya risalet makamını bizatihi kendisi seçip belirlemektedir. Yani bu müstesna görevi istediklerine kendisi vermektedir.
 
 Peygamberlik makamının son ve en üstün halkası Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. Zira hem diğer ilahi kitaplar, hem de diğer peygamberler ahir zaman peygamberini hep müjdeleyegelmişlerdir.      
   
Bugün kendilerinden olmadığı için bizim peygamberimizi kabul etmeyen Yahudi ve Hıristiyanların, neden biz Müslümanlarla barışık olmadığını anlamalıyız. Anlamalıyız ki, Peygamber Efendimizin izinden gittiğimiz müddetçe doğru yoldayız…
 
O’nun izinde olmak, bir Müslüman olarak en asli görevimizdir. Çünkü O, adres olarak Kur’an-ı Kerim’i, Kur’an da bizlere adres olarak Hz. Peygamber’i göstermektedir.
 
Hz. Peygamber canlı Kur’an’dı. O’nsuz Kur’an’ı hakkıyla yeterince anlayabilmek imkânsızdır…
 
Onun içindir ki, Rabbimiz;
 
-“ Resulullah, size neyi getirdiyse (emrettiyse) onu alın, neden alıkoyduysa ondan kaçının ”     (Haşr Suresi, 7)
 
- “ Şüphesiz ‘Allah’ın elçisinde, güzel örnekler vardır’ ” (Ahzab Suresi, 21)
 
- “ O nefs-ü havasından konuşmaz, ancak kendisine gelen vahiy ile konuşur ”(Necm Suresi, 3, 4) buyurarak Hz. Peygamber’e ittibanın önemini vurgulamaktadır. 
 
Öteden beri oryantalistler, Peygamber Efendimiz (s.a.v) başta olmak üzere ashabı ve hadis rivayetleri üzerinde ciddi bir spekülasyona giderek ümmetin kafasını karıştırmışlardır. Bu kafa karışıklığı yerli oryantalistlerce de zaman zaman ısıtılıp gündeme getirilerek hâlâ devam etmektedir.
 
Kafası karışık olan bir kısım zevatın da, itikat ve amelindeki eksiklik ve yanlışlıklarla birlikte yaşanan problemler gerçekten rahatsızlık verecek derecelerdedir…
 
Bunlar daha çok zahiri bir bakış açısıyla hissi davranarak mantık yürütmek suretiyle ne zaman ki, konu Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimize gelse; O’nunla ilgili program, etkinlik ve çalışmalara agresifçe tepki göstermektedirler…
 
Bununla da kalmayıp Hz. Peygamber’in çok abartıldığını, bir nevi ilahlaştırıldığını savunmakta ve O’nu normal sıradan bir insan seviyesine getirmeye çalışmaktadırlar…
 
Bu kişilere, Hz. Peygamber’e itaati emreden Kur’an ayetlerini nereye koyuyorsunuz diye sorduğunuzda da; “O hayatta olsaydı uyardık, tâbi olurduk ama ölüp gittiği için artık uymamız gerekmez, biz sadece kalıcı olan Kur’an ile yetiniriz ve Allah inancımızın yanına Peygamberi de koyarak şirke giremeyiz” demektedirler…
 
Cesaretleri olsa Kelime-i Tevhid ve Şehadetteki Muhammed ibaresini çıkaracaklar neredeyse…
 
Bulunduğumuz ortam itibariyle yeniden iman etmenin gerekliliği içerisindeyiz. Tıpkı Hz. Peygamber yeni gelmiş gibi, Kurân ilk defa iniyormuş gibi…
 
Hz. Peygamber (a.s)’ın modellik ve örnekliğine başvurmadan Kuran-ı Kerim’i hakkıyla anlamanın ve yaşamanın imkânsız olduğunu kesinlikle bilmek durumundayız...
 
 İşte bu yüzdendir ki, tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi, kandilleri, üç ayları ve 1989’dan beri kutlanılagelen “Kutlu Doğum” haftası ve etkinliklerini; Peygamber (s.a.v) Efendimizi gündemde tutmak, O’na olan hasret, özlem ve ihtiyacımıza binaen büyük sevgimizi göstermek adına önemsiyoruz…
 
Efendimizin mübarek doğumu, hicri takvime göre Rabiulevvel ki, bahar demektir; miladi takvime göre de 20 Nisan’a tekabül etmesi ve bu tarihi içerisine alan 14-20 Nisan günleri, mevsim açısından “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanması güzel bir tevafuktur.
 
Bundan dolayı da şahsen, her Nisan ayı geldiğinde insanı, insan deyince de Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’i hatırlayıp O’nun hasretiyle kavrulduğumu hissediyorum. Binlerce salât-u selam olsun O’na…
 
Gerek Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, gerek Dernek ve vakıfların, gerekse okulların bu çerçevedeki program ve etkinlikleri Hz. Peygamber (a.s.)’ı yeniden anlamak ve O’nu yaşamak adına oldukça önemlidir. Allah hepsinden razı olsun…
 
Peygamber’i anlamak demek;
 

·         O’na layık ümmet olmaktır…

·         Getirdiği Kur’an’ı anlayarak okuyup gereğince yaşamaktır…

·         Her ezan, kamet ve namazda sürekli andığımız gibi, hayatımızın bütün safhalarında da hissederek, izinden giderek yaşatmaktır…

·         Terk edilmeye yüz tutmuş sünnetini yeniden ihya etmektir…

·         Kelime- tevhid ve kelime-i şehadetin O’nsuz olamayacağının bilincinde olmaktır…

·         Müslümanlar olarak kardeşlik şuuru içerisinde bulunmaktır…

·         Adilce paylaşabilmektir…

·         Komşusu açken tok yatmamaktır…

·         Ölmeden önce ölebilmeyi becermektir…

·         Bütün Müslümanları bir vücut gibi algılamaktır…

·         Akıl, can, mal, din ve nesil emniyetini sağlayabilmektir…

·         Emaneti ehline verip, korumak ve asla ihanet etmemektir…

·         Allaha şükretmiş olmak için insanlara teşekkür etmeyi bilmektir…

·         Kendisi için istediğini başkası için de istemek; istemediğini istememektir…

·         Cennete girebilmek için inanmak, inanmış olmak için de muhabbet beslemektir…

·         Hayırlı bir Müslüman olabilmek için ailesine ve insanlara faydası olan birey olmaktır…
 
 
MFK
( Hz. Peygamberi Anlamak!.. başlıklı yazı MFK tarafından 17.04.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.