Sen gittin, soldu güneş; gün bildim geceleri
Umuduma yağan kar, mutluluklar "ân" oldu...
Hüzne bandım kalemi ağlattım heceleri
Dinmek bilmiyor efkâr, gözyaşım ziyân oldu.

Yârsız sevda sarayım; keder veren boş beşik
Hicrân; yüksek basamak, aşılması zor eşik
Şimdi bîtâp, perişân, yüreğim delik deşik
Dilimde hep ah-u zâr; sırlarım âyan oldu.

Kader kara yazmışsa, bitmek bilmiyor ayaz
Ne mucize bekledim, ne bahtımdan imtiyaz.
Yıllarca "belki" deyip, ettiğim onca niyaz
Sonu gelmez intizâr, beyhûde beyân oldu.

Ne zaman hayal kursam, hüsrânaydı varışım
Boşa gitti bir ömür diz çöküp yalvarışım.
Aşkımı ikrâr ile gel diye yakarışım
Nezdinde sebeb-i dâr, hadsiz hezeyân oldu.

Birgün yolun düşerse, bakıp küskün halime
Sorma "sebep ne" diye, sükût-u hayâlime.
Gözlerim yol beklerken, kastedip visalime
Ahdini edip inkâr, sözünden cayan oldu.

Arzum, aşkından izken mutluluk hikâyende
Azap gülleri açtı, ruhumda, himâyende
Kanat takmış, göklere uçacakken, sayende
Dünya gönlüme mezar, her yer Âşiyân oldu.

Mecit AKTÜRK
( S I R I L S I K L A M başlıklı yazı Mecit Aktürk tarafından 10.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.