İsmail, “E? Anlat hadi, bakalım, şu müteahhitleri!” dedi.

Lale, hiçbir şey anlatacak durumda değildi. “Başım bir hoş oldu benim. Sanki gökyüzünde, bulutların üstünde yürüyorum.”

“Hafifleyiveriyon dimi?”

“He valla, hafifleyiverdim.”

“Bi de korktuydun bi sürü… Gördün işte, abin kötü olan bişi içirir miymiş?”

“I-ıh!”

İsmail, eline aldığı rakı kadehini uzattı ona. “Al şunu da iç!”

“Onun tadı çok kötü yav…”

“Alışırsın…” Lale’nin kadehteki içkiyi başından bir anda dikip yuttuğunu gören İsmail hoşnut, “Oh…Yarasın…” dedi. Kızın biraz daha sarsıldığını görerek onu omuzlarından çekip göğsüne yatırdı. “Yasla başını şöyle göğsüme, rahat et!”

“Böyle mi?”

“Sen nasıl rahatsan, öyle…” Kızı hafiften okşamalara başladı. “Allah seni özene bezene yaratmış kız… şu güzelliğe bak, ay parçası gibi, insan elini değdirdi mi, eliyle mest oluyor…ver bi öpücük bakim abine… oh…yanaklarına bal sürüp de mi geldin kız… ne bu tad böyle… saçların lüle lüle, ipek gibi, yumuşacık…”

“Esastan da güzel miyim ben, abi?”

“He valla, güzelsin. Hem de çok güzel. Öyle güzelsin ki, güzelliğinle benim başımı bilem döndürüyorsun vallaha…”

Lale’nin yaşadığı baş dönmesi ise onunkinden tamamen farklıydı. “Başım dönmeye başladı, sankim odanın tepesi aşağıda, biz yukarı çıkıyoz… Şöyle yana biraz uzanayım mı ben, azıcık? Kendime geliyim de gidiyim sonra…”

“Tamam…”

Lale, iyice sarhoş olmuştu. Oturduğu yerden adeta debelenerek geçti, abisinin yatağına uzandı.

İsmail, kızın müdafaasız halinden cesaret alarak sapıkca kararını verdi. Hemen harekete geçti. “Dur, ben de yanına uzanayım kız…”Kızın yanıbaşına uzandı, vücudunu yatağa yaymadan, tek dirseği üstünde yarı yatar kaldı. “Ver bi öpücük!  Bakiim onların tadı da güzel miymiş…”

Kızı dudaklarından öpmeye başladı.

Lale, hiçbir tepki göstermedi; tepki gösterecek gücü de yoktu. Kolu uzandı, abisinin boynuna dolandı.

*

Kazım, televizyonda seyre daldığı program bittiğinde Lale’yi akıl etti. “Nerde kaldı ki bu kız?” diyerek homurdandı; sonra akıl ederek, “müteahhitin verdiği daireleri, kira paralarını filan anlatıyordur abisine,” diye karar verdi. Elindeki uzaktan kumandanın düğmeleriyle oynayarak seyredebileceği bir yer aramaya başladı. Çiğdem ile Sinem’e, “seyretmek istediğiniz bir yer var mı kızlar?” diye sordu.

Çiğdem, “bir Türk filmi açsan ya,” dedi.

Sinem hemen atıldı. “Foks Kanalında magazin programı var. Aç da onu seyrede’m babacığım…”

Sinem’in dediği yer açıldı.

*

Lale, “nasıl yapabildin bunu abi?” diye hıçkırıyordu.

İsmail, kendince savunma yapıyordu. “Ulan zilli! Ufacık bi öpücük alıp bırakacaktım ben. Yapıştın dudaklarıma, bırakmadın!”

Lale, adeta hıçkırıkları içinde boğularak, “ne içirdiysen bana, kendimi kaybettim, ne yaptık, farkında değildim ki! Nasıl insan içine çıkarım ben, böyle! Babamın, bacılarımın yüzüne nasıl bakarım! Seninle nasıl yüz yüze geliriz?”

İsmail onun gibi düşünmüyordu. “Olacağı varmış… Olan oldu! Uzatma artık! Bu aramızda bir sır olsun!”

“Böyle sır olur muymuş? Beni her görüşünde bu akşamı hatırlamayacak mısın? Ben nasıl sileceğim aklımdan… Birbirimizi görmesek, belki… Bu evden ya sen çık git, ya ben giderim alıp başımı!”

“Tamam, tamam! Kasım da askere gideceğim zaten… Görmeyeceğiz zaten birbirimizi… Hadi, kapat bu konuyu da, şu elini yüzünü bir yıkayıp kendine gel!”

( Lale Bahçesi-3 başlıklı yazı AliKemal tarafından 22.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.