Önce
düşündüm bir tek bu işe sinir olan erkek ben miyim diye, sonra da duydum ki eş
dost ve arkadaşlarımın arasında bu işe çok sinir olan benim gibi bir dolu insan
varmış. Şimdi bu işi söylediğim zaman bayların ''Tam da ağzımızdan aldın, hay
ağzın bal yesin, biz de o işten çok sıkılıyoruz.'' diyeceğini de duyar gibi
oluyorum. Sıkı durun söylüyorum ''Yıkanmış perdeleri kornişlere çıkarıp takma
işi.'' işte bu iş her ne kadar mecburen yapılması gereken bir iş ise de beni
sinir ediyor arkadaş. Sinir etmese zaten o işi gerçekleştirdikten sonra tutar
da bu yazıyı yazar mıydım?
Perde ve korniş olayına girince bari birazcık da perde ve korniş çeşitlerine ve
tarihine göz atalım isterseniz. Onlarca çeşit perde ve korniş var hanımların ve
beylerin kullanımına sunulmaya hazır. Ahşap perdeler, dikey perdeler, Japon
perdeler, katlamalı perdeler, Tül perdeler, balon perdeler, boncuk perdeler.
Ayrıca korniş çeşitlerine de girersek, raylı korniş, esnek korniş, mobilyalı
korniş gibi çeşitleri var. Devam edelim ve tarihine de kısaca değinelim. ''Eski
Mısır'da perde kullanımı yaygınmış. Antik Yunan ve Roma dönemlerinde, üzeri
baskı resimli keten kumaşlardan, tapınak ve iç mekânların dekorasyonlarında
yararlanılmış. Tarihsel kaynaklara göre pencere perdesi ilk kez Latinler tarafından
kullanılmış. Ancak Orta Çağ'da dahil olmak üzere tüm bu süreçte pencereler, çok
küçük boyutlarda tasarlanmış ve genellikle tahta kepenklerle kapatılmış.
Günümüzde kullanılan vual sözcüğü, büyük tören alanlarında gösteri izlemeye
gelen Romalıların güneşten korunmak için kullandıkları 'velum' adlı perde
sisteminden geliyor. 6. yüzyıldan itibaren Bizans ve ona bağlı eyaletlerde ipek
üretimi oldukça büyük boyutlara varmış. Bizans ipek dokumaları İstanbul ve
Korint'te bulunan tezgâhlarda dokutulup kullanılırdı. Bu dönemde son derece
renkli, desen ve kompozisyon açısından zengin kumaşlar üretilmiş. Bu süreçte
perde anlayışında bugünde kullandığımız stor perdenin temelleri atılmış.''
Ülkemizde ki gelişimini ve de tarihini kısaca inceleyecek olursak aşağıda ki
bilgilere ulaşıyoruz...
''Ülkemizde Osmanlı döneminde İtalya, Fransa ve Şam'dan kumaşlar getirtilerek
saraylarda kullanılmıştır. Geleneksel Anadolu evlerinde pencereler küçüktür
Buldan bezi, Denizli bezi ve kanefçe işlemeleri patiskalar kullanılmıştır.
Cumhuriyet döneminde Bursa, Denizli, Uşak ve Adana kumaş ve dokumacılıkta
gelişmiş. Ülkemizde üretilen her türlü kumaş, Atatürk tarafından kurulan Sümer
Bank fabrikalarında halkımızın her türlü tekstil ve ev tekstil ihtiyaçları
karşılanmıştır. Günümüzde ise ülkemiz perde sektöründe öncü konumdadır.
Ülkemizde üretilen her türlü perde ve tekstil ürünü dünyanın her yerine
satılmaktadır.''
Ben bu yazıyı yazarken hanım da bir taraftan yazdıklarımı görüp bana dişlerini
gıcırdatır gibi oluyor. Sanki içinden yüzüme karşı ''İki üç tane perde taktın
da kornişlere yani sen de dağları devirdim filan mı zannediyorsun kendini?''
der gibi geliyor bana. Ben de ona içimden yüzüne karşı ''Bu iş benim ne kadar
sinir olduğum bir iş sen onu biliyor musun?'' diyeceğim geliyor hep...
Düşünüyorum düşünüyorum başka böyle sinir olduğum ev işleri var mı diye, yok
aklıma başka bir şey gelmiyor. Demek ki en sinir olduğum ev işleri
sıralamasında perde takma çıkarma işi birinciliği uzun bir süre kimselere
kaptırmayacak gibi...
Yıllar yıllar önce kulakları çınlasın Münir Özkul'un bir sanat programının
sonunda seslendirdiği bir anekdot, bir tirat vardı bir çoğunuzda
dinlemişsinizdir, hani sonunda ''Perde'' diye biten. Tabi ki o perdenin bizim
anlattığımız perde ile bir ilişkisi yok ama yazıya güzellik katması açısından
burada paylaşalım dedik. Aşağıda ki bu tirat Osmanlı döneminin unutulmaz aktörü
Tomas Fasülyeciyan'a aittir bunu da bir dip not olarak verelim...
'Zaten aktör dediğin nedir ki?..
Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz o boş kubbede, bir hoş sada (seda)
olarak kalır...
Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız...
Görooorum hepiniz gardroba koşmaya hazırlanıyorsunuz...
Birazdan teatro bomboş kalacak...
Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar...
Çünkü Satenik'in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır...
Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir...
Hiranuş'la Virjinya'nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına
sığınmıştır...
İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı
halinde yine sahneye dökülürler...
Artık kendimiz yoğuz...
Seyircilerimiz de kalmadı...
Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar...
Gün ağırır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır...
Perde...'
Tomas Fasülyeciyan
İşte böyle dostlar ev de bir perde asma işinden nerelere nerelere geldik. Bu iş
yapılacak mutlaka ya ben ya da benim oğlan tarafından. Biz de her şeyi çok
problem mi yapıyoruz ne erkekler olarak? Kadınların sorumlulukları bizlerden
daha ağır aslında. Sene de bir iki kere perde takı verin artık canım. Hepinize
en derin sevgi ve saygılar...