Küçük bir çocuk gibi, karanlığın içinde yürüyorum
Geceyi üstüme örten annemin sıcacık bakışları
Sahranın sırları gibi dökülüyor anılar yüzüme
Kocaman bardaklarda şarap getiriyor sakiler
İçimde bir inilti, kumla sevişen suların dansı
Olmak, ya da olmamak diyor perdede Hamlet
Buradaki tek fark, aradaki tek ayrıntı sarhoşluk
Yaşama en derin teşekkürlerimi sunuyorum
İçimdeki o aşk iniltisi, dalgayla kıyılarıma vuruyor
Anlat diyor ıraktaki, ama yakınımdaki bir kadın
Dışarıya bakıyorum, ufkumda şarap bakışlı yıldızlar
Hayatın bütün istasyonlarında hep yanıtsız sorular
Dağınık yolcular, kıymık biriktirip saray yapan insanlar
Şerefsizliğin en dehasını yüzünde taşıyan o zavallılar!
Alkışlarla yaşayan, sahtekâr ruhunu doyuran yalakalar!
Yarasa bakışlarıyla masumiyetini yatağa atan soysuzlar
Belki de ağlamanın tam vakti şimdi, dilimde şarap tadı
Saat kaç diyor içimdeki çocuk!. Aylardan hep Eylül
Unuttum saatin kaç olduğunu, duygular arzulu yosma
Bir katran akışı var içimde, durmadan yoruluyorum
Kımıl düşünüşlerimle sarhoş gönlümü avutuyorum
Ağarmayı unutmuş gecenin orta yerinde, seni düşünüyorum
Dudağım uçuklu bir sahne, yumdum gözümü seni diliyorum
Ne çok aşk, ne çok yaşamsın bir bilsen ah!
Seni özledikçe ben, yokluğunla sevişiyorum
Hiçbir işe yaramaz düş yığını ruhumla yokluğuna bölünüyorum
Selahattin YETGİN