.
Tınısı duyulurken pas tutmuş ağıtların
Yüklemi kan kokulu cümleler mırıldanır insan
Ki kontenjanı dolmaz ölümlerin
Meleklerin gölgesi düşer kalbin ritimlerine
Ve gamzelerde nostalji olur tebessümler
Gömülü umutlar çıkınca gün yüzüne
Teklik içinde çokluğu keşfeder insan
Hızır nefesi üflenir felçli ruhlara
Kanatlanır limandaki demirli martılar bir bir
Ve başı ezilir üstü açık kalmış dünlerin
Karanlığı taciz ederken güneş
Rüyaları ısıtır yandıkça eriyen mumlar
Yeniden kandili tutuşur umudun
Tutanaklara geçmiş bir çığlık duyulur ardından
Ve incinir karnı burnunda sessizlikler
Nefesini dinlerken çiğ düşmüş zamanın
Tutuverir elleri buruşmuş anaların bedduası
Kırılır fay hattındaki siyahın hüznü
Ruhlar da arınır kangren olmuş keşkelerden
Ve gök sıyrılır yorgun renklerinden
Bol kavisli bir yoldur artık yaşamak
Sisli hüzünlerde yolunu kaybetse de insan
Yollar keşfeder yol içinde
Diner morarmış gecelerin kararmış sancıları
Ve görünür umudun şehirleri . . .
.
.
.