Heybesinde saklı en tekil sızılarla, Uzanıyordu ağır aksak, Gümüş zamana vuran gölge Kirpik uçlarına mayalanan, Bulutlardan sağılan gözyaşları, yığınak… Yarım bir sevinçtir, Maziyi gözlerinle aramak Nasılsa dinecek bir gün, Yatağından gürül-gürül akan ırmak
Ömrümüzden sekip giden, Mevsim tanelerinin, Çözülünce dili Her gün bir dağ yamacına öfkesi ulaşıyor Alnımızda hüzün…kar beyazı şakak Anlatsınlar sana Saçlarında büzüşen solgun bir tarihin sükunetini Anlatsınlar... Kanadı kırık saatlerin, Küflenmiş ayak seslerini
Dinle bak ! Her gün hareli feryatlarla toprağa Bir taze çiçeğin öyküsü bulaşıyor
Aslında ilk tecrübesi, aşina bir yolculuktur bu Martı gagasında kederli ayrılık Güneşi nakaratından kaçıran, Rıhtımı poyraz ayazı Islak bir liman şarkısı Çilesi ''duvak beyazı'' Dağılan tespih taneleri gibi serili Rengi yanık kırmızı Yüreği kelepçeli Dağlara vuslatı öğreten yalnız dervişlerin alnındaki Sevda tuzudur bu
Gitmekle kalmak, Uyanmakla uyanamamak arası, Bir yudumluk rüyanın tadı Damıtılmış film şeridi gibi geçer, Ömrümüzün final sahnelerinden Gecenin siyah bardağından içilen son dem Rumuzu ''güvercin kanadı'' Beyaz nağme... Bu bir eylül busesi Haydi kalk ! Sürgünlerini topla Zaman genişliğini tamamlıyor Şu gelen; çilesi alımlı dünyanın kıyısını dövecek, Mühürlü rüzgâr künyesi Şafak ha söktü ha sökecek Tezkere elde, Bir gün nasılsa, yurduna dönecek
( Gümüş Renkli Fısıltılar başlıklı yazı RamazanBoran tarafından 4.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.