bıraktı kendini gönlündeki sessizliğin derinliğine
bunu hak etmişti koşar iken bilinmezliğine
hiç olmazsa alay etmeden bunu yaşayayım
gönlünün kulağına ses verir iken sessizliğine
zamanın yalnızlığında kayboldu
o anda ruhu bütün bedeninde yok oldu
dudaklarında dilinde tatlı bir nağme olarak
çağlayarak, anlamadığı sözcüklere
ruhuna ritmik bir ses,
doğruları dile getiren geleceği kucaklayan,
bir sevgili gibi bedenini sardı yalnızlık.
ah yenilgim kendimi çökmez
sanaraktan yıllarca kendimi boşuna
avuttuğum gençliğim…
hep diri kalarak yalnız kalmayacağımı düşünerek
boşa geçen ömrüm genç baharım
uçurumların şarkısını terennüm eden yıllarım
baş eğdiren yanılgı çığlıkları ile kulaklarımdasınız
ah yenilgim zaferim, küçümsemenin acısını
birikimini yaşayan bedenim yıllarım yanılmışım
boşa geçmiş günlerim.
gecenin karanlığı gibi kalan
hayallerim düşlerim
karanlıklarda kaldım sizler gibi
kaçık gündelik arzularımın yanılgısı
yırtıcı benliğine kanan yıllarım
eğilip bükülmez sandığım anlarım
gözlerinde iki damla akmayan pişmanlık dolu göz yaşlarım
bedenimi ruhunu saran düşüncesizlik sarhoşluğunun kuytuları
bin bir övünme tonu kıvamında kazandığım zaferim çirkinliğim
ayrı ayrı hecelerle yazılmış günlerim gecelerim
mutluluğun uzağındaki yabani tuhaf,
yalnızlığım
direncimi kıran acizliğimin patikasında yükselen
ezgilerim
artık baş başayız
ne dostumuz var nede arayıp soranımız
yarım yamalakta olsak beraberce bir kucakta
rahatta olamazsak beraberiz artık
yok, etsen de düşlerimi rüyalarımı
artık nasibimiz yok artık hayallerden güzel şeylerden
artık birbirimizi sımsıkı saralım
bırakalım artık hoşnutsuzluğun şarkılarını söylemeyi
avucumuzda kalan akıp giden zamanın bir avuç
kumları ile
birlikte sevelim dünyayı hayatı artık
MEHMET
ALUÇ
ANKARA
SİNCAN