KÜLLÜKTE KALSIN KÜLÜN…

 

Neyi, neyle aklarsın; ne tutarsın aklında
Kar doldurup mendile taşır mısın saklında


Aklında ne var böyle fikirlerin geçirgen
Aklında bir canavar iskân etmiş, doyumsuz
Aklında, azar azar seni yiyen kemirgen
Aklında olan sözler birbiriyle uyumsuz
Dilin tırtıklı dirgen…


Yol alırken andın mı yâr aklına düştükçe

Gecede ilerlerken ne oldu az ötende
Korkarsın vesveseler kalbine üşüştükçe
Gökte yıldızlar söner yerde duman tütende
Gün güne dönüştükçe…


Ve ey yolu şaşırmış ayaklar sınır girgin
Ey gözleri kamaşmış muhkemin ziyasıyla
“Şey†mi betimlenmemiş, oysa hepsi belirgin
Aklanan ruhlar parlar edep ve hayâsıyla
Ay bekler deniz gergin...


Sen nefeslen ve say ki ciğerin hırıltısı
Derinde homurdanıp yüzeye hızla koşan
Hayat-suyundan gelen bir sabrın şırıltısı
Sen say ki o seslerdir kulağına doluşan
Ölümün mırıltısı…


Beslendiğin o hisler güle döner lebinde
Hislendiğin anlarda en latif sedalarla
Gece âlem uykuda, dünya senin cebinde
Önünde kervan yürür gurbete, vedalarla
Duyarsın akabinde...


Yol bize uzayacak yıldızlar akım akım
Tepemizden bakacak gözlerini kaparken
Zihin tek tek sayacak “acaba kaç tel ak’ım
Kalmışâ€ diye “başımdaâ€, ay köşeden saparken
Bense ondan firakım…


Özrüm var bu hal için, istiyorum artık af

Henüz aklım başımda, düşmeden fazla rakım
Arzumdur kötü halli işlerden olmak muaf
Bunca zaman içinde günaha takım takım
Koşanlar var çok tuhaf...


Dedim; sesim duyulsun, tutulmadan felekte
Ay evreli, dizimli pirlerden icazetli
Gönlü zengin ve arif geçer iken elekte
Su taşıyıp içirsin, kevser gibi lezzetli
Takılmasın delikte...


Sırtımı dayadığım ağaçlar dile geldi
Bütün yaşadıklarım serilirken önüme
Bir bir akıp giderken köpük sahile geldi
Çer çöp birikintisi etki etmiş dünüme
Ruhuma çile geldi...



Parlar bir yıldız her an, yansır tıpkı safirdir
Bakınca herkes anlar; gök mavi, yerse yağız
İnsanın dili bazen kötülüğe sefirdir
Başı belaya sokar, tutulmaz ise ağız
İnsan hep misafirdir...


Sen ey doymak bilmeyen lebaleb, basa basa
Dolduruver akçeyi kırılmaz kokmaz küpe
Aldırma kirden rengi değişmiş o libasa
Ve aldırma ve takma kulağına sen küpe
Denizi yarar asa...


Sus, sakinle ve oku; kendini ve doğanı
Seyret suda, toprakta, ateşte, esen yelde
Kartalı, atmacayı, pençesiyle doğanı
Tutabilmen mümkündür maharet varsa elde
Unutma sakın anı...


İncil, Tevrat hak ise atlama ha Zebur’u
Önceki ve sonraki toplanmış işte Kur’an
Azgın olma ardına katar iken taburu
El ve dille birlikte sahip ol sen uçkuran
Olma cansız ve kuru...


Kumları savrulurken toz olup kızgın çölün
Yalnız gecelerinde döner taşlar buzlara
Tenin, nefesin gibi..., küllükte kalsın külün
Nefesin kesilince konulsun omuzlara
Ey fani yalnız ölün...


Ne, yazsın müellifler; ne, söylesin şuara
Senden geriye kalan öyküler ki pek hazin
Kanayıp duracaktır bağrındaki o yara
Anıldıkça duyarsın yaşayanlarca mazin
Tastamam on numara...



(25.01.2013 / Elazığ)
Güneri Yıldız
( Küllükte Kalsın Külün başlıklı yazı GüneriYILDIZ tarafından 9.09.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.