Niye veda eder ki insan…
İsteyerek mi, zorunlu olduğu için mi ya da istenmediğinden mi… Herkesin yanıtı
farklı olabilir, ama zordur vedalar. Hele ki, bir mekân ise terk edilen, çok
sevdiğiniz bir yer, ya da topluluk ise; daha da zordur.
Bulunduğumuz yeri
yaşanır kılan, çevremizdekilerdir, kısaca insandır. Ve oluşan zincirdeki
halkalardan her biridir, oraya ait kim varsa. Ama zaman gelir, aidiyet duygusu
çürümeye başlar, halkalardan biri kopmaya yüz tutar; bir sağdan, bir soldan
çekiştirilirsiniz. Emekleriniz heba olur, görmezden gelinirsiniz,
beklentileriniz hüsranla sonuçlanır ve uzaklaşmak istersiniz.
Arkanızı dönüp gitmek
kolay gözükse de, aslında en zoru, en acı verici olanı terk edip gitmektir.
Hele ki hala umutlarınız varsa. Kaçacak yer kalmaz, köşeye kıstırılmış bir
halde, seçeneksiz kalırsınız. Onca muhalif karşısında, gücünüz kalmaz. Eğer ki,
o bütünün bir parçası değilseniz,
tutunacak tüm dallar kırılır. Sebebiyetiniz, adeta bir gölge gibi
hissedilir ve size de akseder bu duygu.
Aslında her veda koca
bir yanılgıdır özünde ve zafer sizin değil geride kalanların kazandığı bir
ödüldür. Kaç kaç, nereye kadar kaçar bir insan, hele ki bu, bir alışkanlık halini
aldıysa; yalnızlık sizi bir gölge gibi takip eder.
Ettiğiniz her veda,
size bir başlangıç gibi gözükebilir ama aslında, yenilginin bir iz düşümüdür
hayatınıza ve başarısızlığın da bir göstergesidir aynı zamanda. İnsan olmanın
külfetidir, duyarlı olmanın yüklü faturasıdır her veda ve isteklerinizin
nihayetidir.
Farklı kalıplara girmek
gerekebilir zaman zaman ya da olduğunuzdan farklı görünmeniz istenebilir: Basit
gözükse de farklı rollere bürünmek, çoğu insan bunu tercih etmeyebilir.
Sonuçta, bir tercih meselesidir, olduğu gibi gözükmek ya da farklı kalıplara
girmek.
Aynalardan korkarsınız,
ya, hesap sorarsa bu sahte görüntüye diye.
Bazen de, tepkileriniz
ya da tepkisizliğiniz kabul görmeyebilir: Her halükarda, ağzınızla kuş tutsanız
yaranmazsanız.
Herkesin odaklanma
noktası ve tarzı farklıdır. Bazıları başarıya odaklıyken, bazılarının da
başarıya tahammülü yoktur. Kim bilir, belki de gizlediği gerçeklerin tokat gibi
yüzüne vurulmasından korkanlar da vardır. İşte, bu gibi ortamlarda barınmak
zordur ve kaçışı başlar insanın; suç ondaymış gibi, aslında buna sebebiyet
verenler maskelerinin ardında gizlenip, mutluyu oynarken, zafer çığlıkları
yükselir.
Yaşanılan haksızlıklar,
zayıfların tahammülsüzlüğü ve kaçınılmaz son…
Ya da; görmezden
gelinen her ne varsa: Kişiye dair ya da gruba dair; belki de savaşan egolar,
gösterilmeyen hassasiyet, psikolojik baskı ya da kifayetsiz kimlikler…
Kimse isteyerek
vedalaşmaz ya da kolaylıkla kabul etmez. Sonlar hazindir, geride kalan her ne
ise acı verir terk edip gidene ve hayatının sonuna kadar da hep bir yerleri
sızlar içinde…
Yaşayan bilir…
Mutluluklarınızın daim olması dileğimle, hazin
vedalar uzak olsun size…