Kalktım
yine bu sabah vapur sesinde,
Haykırdım
bulutlara içimdeki güvercinleri.
Oltasına
takıldığım hayatın parmak ucunda arşınladım sabahı,
Soğuk
suya düşen suretimin günaydınlarını sildim kalp yazması rüyalarımla.
Bir şarkı
tadında demlediğim çayın siyahında karıştım kahvaltıya,
Uzak
düşlerin kadeh izinde ayılmaya çalışmak bu olsa gerekti;
Yalancı
günün rutin gün doğumunda,
Biraz
söylendim biraz içerledim mektup yorgunluğunda.
Salıncak
mıydı yoksa gökyüzüne tutunan gözlerim ?
Hani
akşamdan kalma yıldız gibi.
Ön sözüyüm
yazılacak kitabın, finaliyim belki de orta oyunun;
Ne
farkeder ki bendeki, bense figüran.
Sıkışmış
kavanoz kapağı gibi ne sağa ne sola,
Kafası
hep duman.
Oturup
yazsam baştan herşeyi olmazdı belki yazdıklarım,
Kalsam
dünde “şiir” kalmasam “boş”;
İki
ucu papatya işte mecaz kıvamında.
Yan
yana geçen hüzünler,
Koyun
koyuna yatan özlemlerdi kalemi traşlayan,
Hiç
kendine iyi bak diyemedim.
Dibe
vuranlar ne şanslı.
Karanlık
kuyulara çadır kuranlar,
Sığmaz
hiçbir zaman kabına, doymaz yalnızlığa.
Parçalı
bulutlu sözlere kaptanlık etmek zordur zorluğunu bilene.
Aşıkım,
meşkim, sevdalıyım, yalnızım,rüyayım kendime.
Çünkü
Seviyorum
güneş tadında,
Özlüyorum
yıldız yalnızlığında.
Kahvaltıya
düşen nağme gibi görünse de,
Ben
her gece hamileyim.
Yalnızdır
şair, öksüzdür belki de yetim.
Özü,
Gözündeki
utangaç yaşlarda saklı olan her şair kalbinde hıçkırıktır.
Öyleyse,
Günaydın
gece, iyi geceler güneş…
Bülent
KAYA
İstanbul/05/07/2013