ÜLKER DOĞMADAN ÖNCE

 

Şimdi her şeyi unut, desem aşmadan haddi

Hadi, aklındakini soyuver kılıfından

Ülker doğmadan önce aşalım şu serhaddı

Bir mana çıkarmadan hiç kimsenin lafından

Kendini koy ortaya hem manevi, hem maddi

Mazlumlar karşısında vazgeçme insafından

Aklın, zorlu bir yolda tepeleri aşıyor

Aklın, neden habire olmazları kaşıyor?

 

 

Bahçede kasımpatı açılmış misler gibi

Kokusunu saçarken hissedenler coşuyor

Bir saka kuşu dalda güneşe sesler gibi

Gökte beyaz bulutlar bir hedefe koşuyor

Gözleri duman almış şafakta sisler gibi

Güneş sisi yarmaya epeydir uğraşıyor

Gönlüm, bahara hasret nergis misali naçar

Gönlüm, avcıyı gören keklik mi, sekip kaçar?

 

 

Gerçeklere değil de, sihirlere mi sapsam

Yoksa masallardaki devler gibi uyanıp

Dünya savaşlarına denk kargaşa mı yapsam

Kapılara paslanmış toplarımla dayanıp

Patlatmak için bir de iradeye sahipsem

İçimdeki kinimi saymasam asla ayıp

Ve kendimi avutsam eski yıkıntılarda

İzimi bulurlar mı gizli çıkıntılarda

 

 

Yapıp, yakıştıranlar yolunu, yolsuzluğun

Gösterip sahtekârca merhamet fasılları

Anlamını bilmeden açlığın, halsizliğin

İçinde kaybolurlar unutup asılları

Atmaya çabalarken susarak dilsizliğin

Gafletini üstümden; niçin ve nasılları    

Çözdüğüm o süreçte zordan çok bunalırım

Ruhuma çöken şeyle yapayalnız kalırım

 

 

Bir incir çekirdeği kadar da olamadım

Dert sinemde kök saldı hep dallana dallana 

Sakin bir yer bularak içine dalamadım

Gelip geçti kervanlar hep sallana sallana

Mekânı buldum lâkin içinde kalamadım

Zalimler istiyordu hep üstüme çullana
Kendimi zaman dışı buldum hata yapalı

Evvel zamanda kalan o yolumdan sapalı

 

 

Eldeki sermayeyi kediye yükleyerek

Bir bakıma her şeyi bir anda yok etmeden

Ve kendime nedense yeni dert ekleyerek   

Geldiğim günden daha çıplak geri gitmeden

Bunların arkasından günbegün tekleyerek

Hırslarıma kapılıp tamamıyla bitmeden

Adım adım geriye giderek yoklamıştım

Belki de biraz deva bir yerde saklamıştım

 

 

Deniz üstünde uçan bir martı kanadının

Gümüş renkli tüyleri ışığı taşıyorken     

Sokakta boğazlanan zavallı bir kadının

Magazinci, zevk için gizini kaşıyorken         

Eski zamanlardaki trajik bir kadı’nın

Verdiği sakat hüküm içimde yaşıyorken    

Bunalmak mı, isyan mı çıldırmama yol açtı

Deliliğim, kolaycı yanımı alıp kaçtı

 

 

İçimden geçenleri sanma söyleyeceğim

İçimde bir yerlerde yarısını saklayıp

Dertlerin kalanını sansür eyleyeceğim

İstersen el âleme anlatırsın katlayıp

Sana dediğim kısmı eşit paylayacağım  

Kendime birçok şeyi almayı yasaklayıp

Ahvalimi, çalarak anlatan âşıklardan

Münzevi olacağım kaçarak ışıklardan

 

 

Civeleğin çıkarla birleşen sakat fikri

Sabah akşam içime öfkeler saçıyorken

Beri yanda durmadan içiyor sarhoş Bekri

Küreklere asılıp denizi geçiyorken

Sandalın başı döner duydukça ayyaş zikri

Adam azdıkça azar denizi içiyorken

Dünya şeffaf ip olmuş, benim içimden geçer

Kürekler suya dalar, “Ya Allah,” der, su içer

 

 

(Kasım, 2011 / Elazığ )

Güneri Yıldız

 

( Ülker Doğmadan Önce başlıklı yazı GüneriYILDIZ tarafından 20.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu