6. HALİDE ABLANIN VEFATI
2003 senesi Haziran ayında yazlığa giderken, Gülşenler bize uğradılar, bir müddet dinlendikten sonra 15 haziranda Şarköy’e beraber gittik. Neyse ki havalar çok güzel gitmişti. Tabii, Nilsu da vardı. İstekleriyle, kaprisleriyle bizim hayatımızı renklendirmişti. Buna rağmen 10 günlük süre dolunca, otobüsle eve dönmek mecburiyeti hasıl olmuştu.
Eve geldikten bir müddet sonra da Halide ablayı aramak aklıma geldi. Halide abla, Nurettin enişte rahmetli olduktan sonra, övey kızı Emel’i tekrar evlat edinmeye karar vermişti. Anlaşılan Karşılığında Bahariye caddesine yakın bir evi vardı, onu bağışlayacaktı, Ayrıca birikmiş parası bankada duruyordu. Emeli evlat edinmeden önce banka cüzdanını bize gösterirdi. . Emel’i evlat edindikten sonra işler değişmişti. Her ne hikmetse, Emel, bizim Halide ablayı görmek istememizden rahatsız oluyordu.. Bu nedenle epey bir müddet görüşmemiştik. Bu defa telefonla aramak istedim.
Telefona Emel çıktı. Halide ablanın bir ay önce rahmetli olduğunu söyledi. ‘’Peki, bize niye haber vermedin,! Kabri başında bulunur, dua ederdik’’ dediğimde, ‘’ hiç aklıma gelmedi!’’ Demez mi? Bu meşum haberle şoke olduk, çok, çok üzüldük. Ama yapılacak bir şey yoktu. Dualarımızı yine yapardık da Emel’i hiç affetmeyecektik.
7. BÜYÜK DAMADIN VEFATI
05-temmuz 2000 yılı öğleye doğru, Gülcan telefon etti. Sesi ağlamaklı gibiydi. Kocası kâlp krizinden vefat etmişti. Hemen, üzgün ve telaşla, Acıbadem’deki evlerine gittik. İlk defa evlerini görüyorduk. Evde, Gülcan'ın görümcesi, Selma da vardı. Kayınvalide, kayınpeder, ve Semihin teyzesi daha önce vefat etmişlerdi. Oğlanlar, Engin ve Metin mevtayı Karaca Ahmet mezarlığına morga götürmüşlerdi. Mevta, yıkanıp öğle namazına yetiştirilecekti. Gülcan’ı da alarak kabristana gittik. Torunlar orada idiler. Uzun zamandır büyük torunu ilk defa görüyordum. Üniversitenin birini yarım bırakmış, diğerinden Matematik mühendisi olarak mezun olmuştu. Bir müddet Mermercilerde, bir müddet de Koç Allians Sigorta Şirketinde, muhasebeci olarak çalışmıştı. Askerliğini, yedek subay olarak, Bursa’da bitirmişti. Koç firmasında çalışırken, arkadaşlarına uymuş, kendini bira içmeye vermişti. Bu arada işten de ayrılmıştı. Psikolojik bir hastalık sahibiydi, kimsenin yanına çıkmaz olmuştu. Bu nedenle anası da babası da çok üzgündüler. Babasının ölümü, O’nda bir şok etkisi yapmış, mesuliyet duygusu geri gelmişti. Ancak Kabir kazdırma dahil, ki orada yerleri mevcuttu, her şeyle, 24 yaşındaki küçük oğlan, Metin ilgileniyordu.
Dini görevleri yaptıktan, tamamladıktan sonra eve geldik, Gülcan çok üzgün olmasına rağmen ağlayamıyordu. Her şeyi içinde saklayan bir karaktere sahipti. Ama görümcesi hem ağlıyor, hem de anlatıyordu. Ona göre: Ağabeyi, büyük oğlunun durumu sebebiyle çok üzgündü. Engin Psikoloji Doktoruna gitmek istemiyordu. Ne yapmalı da ona çare bulmalıydı. Bu böyle senelerdir sürüp gidiyordu.. O gün de öğleden sonra, emekli olarak ayrıldığı bankanın kulübüne gitmiş, Dönüşünde, Apartmanın altındaki muhasebe bürosuna uğramış, arkadaşıyla muhabbet etmişti..Yönetici olduğu için, komşunun birine daha uğrayıp eve gelmiş, akabinde tuvalete girmişti. Ama epey zaman geçtiği halde, bir türlü çıkmıyordu. Merak etmişlerdi. Küçük oğlu, tuvaletin kapısına giderek, babasına seslenmiş, ama cevap alamamıştı. Bu durumda kapıyı açıp içeri girmiş, babasını yerde uzanır bulmuştu. Evde feryat figan başlamış, doktor falan derken kurtarılamamıştı. Doktor Kâlp krizi neticesi öldüğünü söylemişti.
Artık geçmişi unutmak ve ailenin, maddî ve manevî destekçisi olmalıydık. Gerçekten de, artık Gülşenin kendisi ve çocuklarıyla ilgilenmeye, oraya gidip, gelmeye başlamıştık. Bu gidiş, gelişten en çok memnun olan da eşimdi. Gülcan ile görümcesi, Salı pazarına yakın olmamız nedeniyle her hafta bize gelir olmuşlardı. Selma, hiç evlenmemişti , şişmandı fakat konuşkan bir insandı. Damat sağken, küçük Metin’in nişanı, Havacılar kulübünde yapılmıştı. Daha sonra, nişanı bozan kız tarafı oldu. Sebep, oğlan açık öğretimde okuyordu, bitireceği belli değildi ve henüz askerliğini yapmak istemiyordu işi de yoktu. (babasının vefatından üç sene sonra, torun yeni bir gelin adayıyla anlaşmış, bize de istemek düşmüştü. Ve ailenin büyüğü olarak kızı istemek de bana kalmıştı. Bu defa nişanlısı direttiği içindir ki askerlik yapmayı kabul etmiş ve evlenmişlerdi). Büyük torunun ise hiç evlenmeye niyeti yoktu. Boy, bos yerinde, kafası çok iyi çalışıyordu ama bilhassa geceleri, bilgisayar başından kalkmak istemiyordu. Herhangi bir işe giripde çalışmak da istemiyordu.Ona göre, verilecek ücret, yol ve yemek parasını ancak karşılayacaktı.