Tarih Sayfalarında Nâzım Etkisi..
" Söylesene Vera, Çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpece değildir." Nazım Hikmet
6 Mayıs 1931 - Nâzım Hikmet beş şiir kitabı nedeniyle yargılandı. 10 Mayıs günü beraat etti.(86 sene olmuş)
Biz
insanlar, ah her şeyden hiçbir şeyi zoraki doğurtup doğum esnasında
ecel süsü verip hayata nefes alamadan toprağa ram eylenen hücrelerin
kanlı kemikli sahipleri. Bir türlü doyamayan kötülüklere ve bir türlü
yaşayamadan ölen o sonsuz sandığı hayata yine kötülüklerine yaraşır
şekilde yollanıp giden biz insanlar(genel olarak yazmakta fayda var bu
satırı zira malum insanız hatasız kul olmaz bilmeden incitip kırdığımız
kötülük yaptığımızda belki olmuştur Allah bilir)
Her neyse, tarihi
sayfa sayfa okuyan bir kişi olarak bazen sendelendiğim çok olur hele de
sosyal alanlarda öldükten sonra kıymetlenen her sözü kapış kapış
okunulan şairlerimizin hayatını okurken.
Aman Allahım, neden bizi bu
kadar kötülüklere elverişli olarak dünyaya saldın neden izin veriyorsun
bize birbirimizi kırmak, öldürmek, yok etmek için neden! Anlamıyorum
burdaki detayı ben Allahım nedenini anlayamıyorum.
...
Demiştir
ki Doğan Cüceloğlu "İnsan İnsana" kitabında "insan, ilişkileri içinde
sürekli olarak ’yeniden tanımlanan’ bir varlıktır.
Bu söz üzre
düşünmeden edemedim, insan işine geldiği gibi yaşayan ve çoğunlukta
(istisnalar elbette mümkün) kendi çıkarları olmaksızın sevmeyi bile
bilip beceremeyen bir cahil varlık.. Nedendir bu denli acıklı oldu
hâlimiz bilemiyorum elbette.
Eskilere dönüp nerde o eskiler diyeceğim
ama elbette yine o eski dediğimiz ve hatta güya mum ile aradığımız
insan-lık örneklerini araştıracak olursak yeterince tarihinde tozlu
raflarında kirli eller, kalpler ve hatta gözler.. önyargılar son
yargılar ve ne fayda ki dönülmez yanlışların belge belge araklanıp
s’aklandığı gerçekler..
Kısa kesmek istiyorum konuya dair
düşüncelerimi zira amacım insanları ve insanlığı kötülemek değil bu
yazımda dolayısı ile düşüncelerim bana kalsın burda sessiz harf kümeleri
olarak, zira bir bardak soğuk su içmek adettendir, iyi geliyor her
olmuş olayın içteki ateşini söndürmeye.
Evet değinmek istediğim
konu neydi, geçenlerde yine tarihin geçmişine bakarken (-ki her günü
yıllar öncesine giderek yaşamak bir ayrı tutku bende) 6 mayıs 1931’de
çok değerli Vera şiirlerinin ölümsüz kalemi Nâzım Hikmet’in ne hikmetse 5
şiir kitabından dolayısı ile yargılandığı ve 10 mayıs 1931 de de berat
ettiğini okudum. Ki ilk aklıma takılan bir bebeğin hayata ağlayarak
başladığı ana benzettiğim şiirlerin nasıl olur da bir derin kalem şiir
yüzünden bu duruma düşebilirdi. İtiraf ediyorum elbette ki 5 kitabın
içindeki tüm şiirleri inceleme olanağım olmadı vaktim ve aklım de el
vermiyor zaten. Üstten yüzeysel olarak okudum çoğu şiirini ve konuların
özgürlük, hayat, sevda, sevgi, aşk, kardeşlik evet ve en önemlisi de
çocuklara sıkılan kurşunların s’ebeveynlerinden hesap sormak gibi
kurşuna dizilen sözler gördüm dizelerde. Aykırı mı dedi birisi bu
şiirlere dedim aykırı mı doğru olanları bir şiir masumluğu ile kağıda
dökmek!?
Aklım kül gibi boğazımda bir düğümle bir sonraki şiirine
geçtim sonra bir sonraki... derken hayli vakit kalmışım şiirlerinin
sayfalarında.
" Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey / Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey..."gibi.. gibi...
Nâzım Şairimizin hayatını sanırım şiirle alakası
olan herkes az çok bilir nasıl önyargılarla altüst olup sonra yere göğe
sığdırılamadığını.
yine de kısaca kopya şeklinde bir kısmını buraya almak istiyorum:
"Lakabı
’Güzel Yüzlü Şair’ veya ’Mavi Gözlü Dev’dir. Yasaklı olduğu yıllarda
Orhan Selim adını da kullandığı olmuştur. Hatta İt Ürür Kervan Yürür
kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır.Türkiye’de serbest nazımın ilk
uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerindendir.
Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyıl’ın ilk yarısında yaşamış
olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri birçok
dile çevrilmiştir. Mezarı halen Moskova’da bulunmaktadır. Türkiye
Komünist Partisi (TKP) üyesi olup ayrı ayrı toplam 11 davadan
yargılanmıştır.
Eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye’deki yaşamının
bir kısmını hapiste geçirmiş daha sonra Moskova’ya gitmiş ve Türk
vatandaşlığından çıkarılmıştır.
Nazım Hikmet,1938’de cezaevine girmiş
ve şiirleri yasaklanmıştır. Türkiye’de ancak ölümünden iki yıl sonra
1965’te şiirleriyle yeniden önem kazanmıştır.
-Üslubu ve Başarıları;
İlk
şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başlamasına rağmen içerik bakımından
diğer hececilerden uzaktı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile
yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler
Birliği’nde yaşadığı ilk yıllar olan 1922-1925 arası bu arayış doruğa
çıktı. O dönemdeki birçok şairden farklıydı."
Kaynak:www.antoloji.com/nazim-hikmet-ran/hayati/ (merak edenler bu linkten daha detaylı okuyabilir)
Hiçbir şey diyemedim. Söylediğim tek şey şiirlerinden kalan iki satır ile mırıldanmak oldu o an.
"İçimde mis kokulu / kızıl bir gül gibi duruyor zaman.
Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş / çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil.."
Bir
kahve yaptım, sustum, balkonuma tek tek serpilen yağmurun damlalarına
gülümseyerek yudumladım, yutkunmaya çalıştım o koca düğüm yine selam
verir gibi belli etti kendini hemen, ben durur muyum cevabı yapıştırdım
geçecek nar, bu dünya da geçecek diye..
Bir şiirlik daha ara verdim
Nazım şairimizin o eşsiz anlatımından. Devam ettim okumaya.. Saat akşam
üstüne çeyrek kala civarı, zaman önemli değildi nasılsa.
"Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin... diye devam ediyordu dizeler..
Sustum sonra,
"Seni düşünmek güzel şey" üstad dedim, gül olsun mekânın duâsını ekleyerek...
6-9 Mayıs2017 / Z. Nâr
Sitedeki
Yazarın
( Tarih Sayfalarında Nâzım Etkisi.. başlıklı köşe yazı Nar-ı Çiçek tarafından 11.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan yazının hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )