Bu günlerde
yine tartışmalara neden
olmaya başladı şu
Lozan Antlaşması. Hatta öyle
ki İstanbul- Ümraniye’de
gittiğimiz bir şiir
etkinliğinde neredeyse bir
şair ile bir
halk ozanı birbirine
girecekti. En azından
şiir etkinliği diye
gittiğimiz yerde acayip
bir gerginliğe sebep
oldu . Tabii ki
söylemeye gerek yok;
konu ‘’Lozan bir
zafer midir, hezimet midir?’’
konusu.
Öyle görülüyor ki
1924 den beri hâla
anlayamamış bu millet
Lozan’ın tam olarak ne
olduğunu. O halde belki yüzlerce,
binlerce kez anlattığımız
Lozan’ı bir kez daha
anlatalım ama öncelikle
biz Lozan’ı niçin
anlayamıyoruz?
Bizlerin Lozan’ı anlamamamızın bir kaç
sebebi vardır. Ama en önemli sebep şudur:
Bizler her şeyden önce I.
Dünya Savaşı ile
Kurtuluş Savaşını birbirine
karıştırıyoruz. O sebeple de ‘’
Biz Kurtuluş Savaşında
yedi düvele karşı
savaştık ve zafer kazandık’’ Diyoruz.
Yanlış da buradan
başlıyor.
Şimdi öncelikle I.Dünya
Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin
topraklarına bakalım ( Resim
1- Haritadaki yeşil
alanlar )
Biz I.
Dünya Savaşında evet
yedi düvele karşı
savaştık . Mehmet Akif’in
dediği gibi ‘’Avstralya’yla birlikte
bakıyorsun Kanada’’ Ya da
‘’ Kimi Hindu, kimi
yamyam, kimi bilmem
ne bela’’
Peki bu
yedi düvele karşı
zafer kazandık mı?
Gelin Türk Milletinin en fazla
ilgili olduğu futbol
maçı gibi izah
edelim ve Galiçya cephesinden
başlayalım.
Galiçya cephesinde bozguna
uğradık mı? Evet.
Yani 1-0 mağlubuz.
Çanakkale? Canlarına okuduk
düşmanın: Sonuç : 1-1
Kafkas Cephesi : 90 bin
asker düşmana tek
kurşun atmadan şehit
oldu: 2-1 mağlubuz.
Mustafa Kemal Muş
ve Bitlis’i geri aldı
Durum: 2-2
Yemen: Mağlubiyet 3-2
Mağlubuz
Hicaz: Mağlubiyet: 4-2 mağlubuz
Filistin: Mağlubiyet: 5-2 mağlubuz
Suriye: Mağlubiyet: 6-2 mağlubuz.
Irak: Mağlubiyet : 7/-2 Mağlubuz
Kut-el Amara: Zafer Durum: 7-3
Mısır-Kanal: Mağlubiyet: 8-3 Mağlubuz
Daha da
var ya bu
kadar yeterli diyelim.
8-3 Mağlubiyetten sonra
ne olmuş? 30
Ekim 1918 de Mondros
Ateşkes antlaşmasını imzalamışız
ve Çanakkale’den savaşarak
geçemeyen düşman barış
antlaşmasıyla elini kolunu
sallaya sallaya o
Boğazdan geçmiş mi?
Geçmiş. Bu durumda
ne oldu? Çanakkale
ve Kut el
Amara’da attığın gol
de geçersiz. Yani durum
8- 1 Mağlubiyete döndü. Peki
tek bir golümüz
neden hala geçerli?
Çünkü 1918 de Rusya Brest
Litowsk antlaşmasıyla savaştan
çekilmiş ve Türkiye’den
aldığı toprakları çok büyük
ölçüde geri vermiş. Hatta
daha da ileri
giderek sonraları Türkiye
ile kanka olmuş.
30 Ekim 1918 den
itibaren işgaller başlıyor. (
Harita 2 ) Ama
yeterli değil. Yapılan
gizli antlaşmalarla çizilen
sınır bu değil
çünkü.
İşgaller üzerine Türk
Milleti olarak silaha
sarılıp ‘’ Olmaz, bunu
kabullenemeyiz’’ dedi. ‘’Ya istiklal
ya ölüm’’ dedi. Ve çok
daha önemlisi ‘’ Misak-ı
Milli sınırları içinde
Vatan bir bütündür,
bölünmez ‘’ dedi.
Şimdi sorsam
‘’Bunu yani ‘’ Misak-ı
Milli sınırları içinde Vatan
bir bütündür bölünmez ‘’
sözünü nerede
dedi?’’ Diye Lozan
hakkında vıdı vıdı
yapanların çoğu bilmez. Bilenlerin
cevabı da ‘’ Önce Amasya Genelgesi, sonra Erzurum ve
Sivas Kongresinde dedi’’ Olacaktır… Evet
doğrudur ama Erzurum
ve Sivas Kongrelerinde
alınan bu kararın
uluslar arası arenada hiç
bir kıymeti harbiyesi
yoktu. Çünkü henüz
Osmanlı Devletini temsil
etmiyordu bu kongreler.
Eeee?
Eeee si
bu kararın Osmanlı Parlamentosundan çıkması
lazımdı ki nazar-ı
dikkate alınsın. Peki
çıktı mı? Evet.
Osmanlı parlamentosu da eksiksiz
gediksiz bir şekilde ‘’ Misak-ı
Milli sınırları içinde vatan
bir bütündür bölünmez’’
Dedi ( 28 Ocak 1920 )
Peki Misak-ı Milli neydi?
Kelime anlamı ‘’ Milli Yemin’’ olsa da biz
ona hep bu
günkü Türkiye’mizin sınırları
gözüyle baktık. Tek farkla, o
da Misak-ı milli
sınırları batıda Selanik’i,
Güneydoğuda Musul ve
Kerkük’ü de içine
alıyordu.Ama gelin görün
ki Selanik çoktan
elden çıkmış, Musul ,
Kerkük ise Mondros
Ateşkes Antlaşmasından hemen
sonra işgal edilmişti (
Harita 2 ye
bakalım ) Bu arada
30 Ekim 1918 den
sonra Türk Milleti ‘’ Bu
iş burada bitmedi’’
Diyerek Mustafa Kemal’in
önderliğinde yeni bir
savaşa başladı ki
işte Kurtuluş savaşı
dediğimiz olay bu.
Peki Kurtuluş Savaşında
biz yedi düvele karşı
mı savaştık?
Bakalım:
1- I. Dünya savaşı
bu savaşa bizim
müttefiklerimiz olarak katılan
devletlerle yapılan Versay(
Almanya- 28 Haziran 1919), Sen Cermen (St. Germain)
– Avusturya- (10 Eylül 1919), Nöyyi (Neuily) Bulgaristan- (27 Kasım 1919), Triyanon
(Trianon)-Macaristan-(4 Haziran 1920) ve Sevr-Osmanlı Devleti-
(10 Ağustos 1920)
Antlaşmalarıyla sona erdi.
Yani bizimle savaşan
devletler nezdinde I.
Dünya Savaşı bitmişti
ama sadece Türk Milleti
‘’Hayır bitmedi’’ Diyor
ve adına Kurtuluş
Savaşı dediğimiz bir
savaşın hazırlıklarını sürdürüyordu.
Bu arada
özellikle İngiltere ve
Fransa’da anneler ‘’Yeter,
artık evlatlarımızın ölmesini
istemiyoruz’’ Diye kendi
hükumetlerini adeta yaylım
ateşine tutmuşlardı. Biz Türk Milleti
olarak 28 Ocak
1920 de Osmanlı
Parlamentosunda eksiksiz, firesiz ‘’Vatan Bir
bütündür bölünmez’’ deyince
ne yapmışlar adamlar?
Parlamentomuzu kapatmışlar. Biz
ne yapmışız? Ankara ‘da yeni
bir parlamento açıp ‘’
TBMM bundan böyle
Türk Milletinin yegane
yönetim merciidir’’ Demişiz.
Sonra ? Sonra adamlar
gelmiş 10 Ağustos
1920 de Sevr
Antlaşması diye bir
antlaşmayı önümüze koymuşlar. Evet şimdi
10 Ağustos 1920 de
imzalanan ama asla
ve asla devletler
arası hukuk açısından
bir geçerliliği olmayan
Sevr Antlaşması haritasını
elimize alalım ve
ona bakarak devam
edelim konuya. [ Bu antlaşma
geçersizdir çünkü Osmanlı
parlamentosu zaten İtilaf Devletlerinin
baskısıyla kapatılmıştır. Saltanat
şurası denen üç
beş kişinin de
hukuksal olarak böyle
bir antlaşmayı imzalama
ve yürürlüğe koyma
yetkisi yoktur. Ayrıca
Osmanlı parlamentosu kapatılmadan
önce son sözünü
söylemiştir: Misak-ı Milli
sınırları içinde vatan
bir bütündür bölünmez’’
Diğer taraftan 23
Nisan 1920 den itibaren
artık Türk Milleti
adına karar verme
yetkisi TBMM dedir ve 22
Nisan 1920 de bizzat
Mustafa Kemal tarafından
‘’Amacı Yüce saltanat
ve hilafeti kurtarmak
olan’’ diyerek açılmış
olan TBMM bu
antlaşmayı kabul etmemektedir.]
Kısaca o
yedi düvel senden
alacaklarını almışlar mı? Almışlar. İşte burada
3. Haritaya
bakmamız lazım. Yani Sevr
antlaşması ile bize
1. Haritada sahip
olduğumuz topraklardan ne
kadarını bırakmışlardı?
Görüldüğü gibi bu topraklar
bu günkü Karadeniz,
doğu ve iç
Anadolu’nun bir kısmı
idi. Yani daha
da net anlaşılması
için : Bu günkü
yedi coğrafi bölgemizden
sadece üçü bize
bırakılıyordu . Daha da
açık söyleyelim: Bu
günkü Türkiye’nin 7 de
4 ü elimizden
alınıyor, bize sadece
7 de 3 ü bırakılıyordu.
Biz Mondros Ateşkes
Antlaşması gibi Sevr antlaşmasını da kabul etmemişiz
millettik ama İngiltere
ve Fransa zaten Mondros Ateşkes
antlaşmasıyla alacaklarının
neredeyse tamamını almış vaziyetteler
ve artık savaşmak
istemiyorlar. Ne yapmışlar? 15 Mayıs
1919 da İzmir’e çıkardıkları
Yunanlılara ‘’ Haydi yürüyün, alın
Anadolu’yu demişler; Yunan da
salak salak saldırmış.
İşte bu
yeni savaşta,
yani Kurtuluş savaşında
Kimlerle savaşmışız: 1-
Yunanlar, 2- Ermeniler
3- Fransızlar… Yani Yedi düvel
değil.
Kurtuluş savaşı dediğimiz
o büyük savaşın
Doğu cephesinde
Kazım Karabekir Ermenilerin
canına okumuş ve 3
Aralık 1920 de onlarla
Gümrü Antlaşması imzalanarak
bu cephedeki savaş
sona erdirilmiş. Ne
oldu? Savaştığımız üç düvel
ikiye indi. ( Yunanlılarla savaşın
henüz başlamadığına dikkatiniz
çekerim. Onlarla savaş
1921 de başlamıştır.)
Fransızlarla Güneyde amansız
bir savaşa tutuşmuşuz.
Gaziantep, Karmanmaraş, Şanlıurfa
ve Adana’da adamlara
kök söktürmüşüz ama
öyle zannedildiği gibi
topraklarımızdan sürüp
atamamışız. Taaa ki
Batı cephesinde Yunanlılara
karşı Sakarya Savaşını
kazanana kadar… Sakarya
savaşını kazandıktan sonra
Fransızlar da aslında
en başından beri
gözleri petrol bölgelerinde
olduğundan Antep, Urfa,
Maraş, Adana gibi
yerler için bir
savaş sürdürmenin lüzumsuzluğunu anlamış
ve 20 Ekim 1921 de Ankara Antlaşmasını
imzalayarak Hatay hariç
işgal ettiği -
bu günkü- Türkiye
topraklarından çekilmiş… Elde
kala kala sadece Yunanistan
kaldı… 30 Ağustos
1922 Tarihinde de onun
icabına bakmışız.
Sonra?
Sonra Mudanya Ateşkes
Antlaşması ve ardından
Lozan.
Lozan öncesinde skora bir
daha bakalım: Son skor
neydi? 1 e karşılık
8 mağlubuz.
Lozan’da masaya oturduğumuzda
bir gol Ermenilere,
bir gol Yunanistan’a,
Bir gol da haydi diyelim
Fransa’ya atmışız. Yani
üç gol… Ne olmuş
skor: 4 e karşılık 8
mağlup durumdayız. ( Bizim attığımız son
üç gol aslıda tamamen ayrı bir
ligde attığımız goller. Yani
Lozan’da masaya otururken
aslında yine 1 e karşılık
8 mağlup durumdayız ama yine
de bir başka
ligde kazandığımız 3-0 lık galibiyetin de nazar-ı
dikkate alınmasını, öyle kolay
bir lokma olmadığımızı
söyleyebileceğiz en azından.]
Lozan Antlaşmasına Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hükümeti, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan,
Romanya, Yugoslavya Devletleri başından
sonuna kadar; Boğazlarla ilgili
konuların görüşülmesinde Sovyet Rusya ve yine Bulgaristan; Trakya sınırı
konusundaki görüşmelere katılmıştır.Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ise
gözlemci sıfatıyla konferansta bulunmuştu. Ama lokomatif İngiltere…Ona
karşı kazandığımız bir
zafer yok. Tüm diğer
devletler adına konuşan
o, arasıra da
Fransa’nın sesi duyuluyor.
Bu vaziyette masaya
oturuyoruz ve 4.
Resimdeki bir Türkiye’yi koparıyoruz o
masadan. Öp de başına
koy. Allah’ından daha
belanı mı istiyorsun?
Çok uzattım
biliyorum.
Aslında 1. Haritadan
başlamak üzere 4.
Harita dahil tüm
haritalara çok çok
dikkatli bakan vicdan
sahibi bir insan
Lozan’ın - Her
şeye rağmen- bir zafer
olduğunu anlamakta tereddüt
etmez. O halde
hâla neyin tartışmasını
yapıyoruz?
Haa bu
arada hemen söyleyeyim:
1- Egedeki adalar ( Burnumuzun dibindeki
Meis dahil, Burnumuzun
dibindeki 12 ada
dahil ) Lozan’da
kaybettiğimiz adalar değildir.
12 Ada 1912 de imzalanan
Uşi antlaşmasıyla, diğer
adalar ise I.
Balkan savaşı sonunda
Yunanistan ile imzaladığımız
Atina Antlaşmasıyla elimizden çıkmıştır.
2- Musul ve Kerkük Lozan
Antlaşmasıyla değil, 1926
yılında imzaladığımız Ankara
Antlaşmasıyla elimizden çıkmıştır.
3- Boğazların en
son statüsü Lozan
Antlaşmasıyla değil 1936
da imzalanan Montrö
Antlaşmasıyla belirlenmiştir
4- Lozan Antlaşmasıyla Osmanlıdan
kalan borçlar meselesi
kapanmış değildir. O borçlar
1955 yılına kadar
ödenmiştir
5- Lozan ile Kapitülasyon
belasından tamamen kurtulmuştur
bu ülke.
6- Lozan
antlaşmasıyla Yunanistan sınırımız
I. Dünya savaşından
önceki durumuna gelmiştir.
7- Lozan
Antlaşması ile ülkemiz
için bir çıbanbaşı
olan patrikhane kapatılamamıştır.
Gönül elbette ki
Musul’un, Kerkük’ün, Selanik’in,
Sofya’nın, Üsküp’ün yine
Türk toprağı olmasını, burnumuzun
dibindeki adalarda Türk bayrağı
dalgalanmasını isterdi ama
Mondros ve Sevr
Antlaşmaları haritalarına baktığımızda
Yedi düvel karşısında
kaybedip, üç düvel karşısında kazanmış
bir millet olarak
‘’ Buna da şükür’’ Demek
icap etmez mi?
Daha da özetleyecek olursak
Osmanlı Devleti yaşıyor
olsaydı bundan daha iyisini
yapamazdı (Mondros Ateşkes, Sevr Antlaşmasında örneğinde
gördük zaten. )
Türkiye Cumhuriyeti bundan
daha iyisini yapabilir
miydi?
Yazdık işte. Sizce
yapabilir miydi?
Ve bir
kez daha soruyorum:
Bu kadar zor
mu Lozan’ı anlamak?
Sitedeki
Yazarın
( Lozan’ı Anlamak Bu Kadar Zor Mu Allah Aşkına? başlıklı köşe yazı Sami Biber tarafından 3.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan yazının hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )