öyle ki hiçret ettiğinde hüzünler içine
ve sen
karanlığı dök aydınlığın orta yerine
ve seyret
say ki öksüz kalmış hatıralarınla baş başasın
dağılıp toz dumana karışıyorsun kendi içinde
ki.. tan yerine daha gün ağartısı çökmeden
avuçlarında saklıdır dul kalmış kırık dökük düşler
ve yüreğinde telaşlı yağmurların sağanağı
aklın ezber bozan öpüşmelerin çemberinde
her gün yeni bir kederle doğar yeniden içine
sukunetini bozan sesler karıştıkça birbirine
ve sen hasretin kollarında kendi içinde bitersin
her köşe başında gölgen sevişirken gölgelerle
ve say ki
sen gittin gideli şimdi çırıl çıplak bu şehir
öylece sere serpe dolaşır durur gözlerimin önünde
ve aklıma düşerken gizli gizli sevişmelerimiz
ah o esmer boynunun bilmem ki neresinden öpsem
ve şimdi ben
hırsla o gözlerinde ki göğe umutlarımı seriyorum
sarhoş masalarından kalma hasretlerini yudumlarken
ayaklarım beni alıp uzak mesafelere taşıdıkca
ardımda kalan yetim şehrimin ışıkları bir bir söner
oysa ki her şey değişir zamanla
sadece bir şey kalır hiç değişmeden öylece
temimde teninin izi kalırken senden geriye
ey had tozlu raflarda unutulur bütün kitabeler
ve ben kayıp sevda şehrini arayan sevdalıyım
sen ise bir mecnun med-cezirleri geçen
aysu