“Bizleri yaratan ve nefes alma yetisinden yediğimiz, içtiğimiz tüm besinlere kadar çeşitli nimetlerle bizleri donatan Cenab-ı Mevla’ya sonsuz hamd ve senalar olsun. Başladığımız her kelâm Allah’ın adıyla başlasın; Allah’a hamd ile de son bulsun. Yaptığımız her işte Allah ile olalım ve her işimizde Allah’ın yardımını üzerimizde bulalım.

                                                                                                                                        Âmin…”

 

            Bir mektuba bu şekilde başlamak en güzel bir davranıştır herhalde karşımızdaki için. Yani dua ile başlamak, o kişiye dua etmek ve en güzel dualardan onu da nasiplendirmek… Bunun nedeni insan yalnızca dua ile yaşar. Yaşamı duayla bütünleşir.

 

            Ey aşkın efendisi, aşkın gözyaşlarıyla gözleri hüsran olmuş yüce insan; Konya’nın başucundan tüm dünyaya açılan Hazreti Mevlana Celaleddin Rumî efendimiz;

 

            Ben şuanda size yazdığım bu mektubu güzel bir dua ile başlatmak istedim. Okur da istifade edersiniz diye düşündüm. Yazarken aynı zamanda çağımızın geldiği şu noktada belki ulaştıramasam da içimdekileri sizlerle paylaşmak istedim.

           

            Efendim,

            Dünya bilir ki siz bir aşk adamısınız. İlahî aşkı içinde yaşatan büyük bir mutasavvıf ve sufî sizler bu akıbetiniz ile bilinirsiniz. Yaşadığınız dönemden çağımızı, insanları ve insanları çepeçevre sarmalayan Hz. Mevlana efendimizsiniz. Belki yaşadığınız dönemi bizzat görmedik; sadece bıraktıklarınızı anlatanlar sayesinde işittik, yazılanlarla okuduk. Ancak öyle bir etki bıraktınız ki bugün o dönemleri yaşamadan gönlümüzce görebiliyoruz, hissiyatımızla idrak edebiliyoruz. Çünkü o etkilerin sadece dergâhınızı şereflendiren ve size talebe olan o insanlara değil de belki onların da vesilesiyle yeryüzü coğrafyasının yaşayan her bir fertlerine dâhil olması hissiyatımıza seslenmiştir.

 

            Ya Mevlana Efendimiz,

            Ne de güzel demiştiniz öyle;

“Dinle neyden, bak neler söyler durur

Dertlerinden, ayrılıktan dem vurur.”

Kelimenin ahenginden değen duygu seliydi sanki bize kapıları açan ve bizleri kendi içine buyur eyleyen.  Görürüz ki her sırlı harf bize bir şeyler anlatır. Kendisine doğru çeker. Biz de kaptırır kendimizi gideriz. Bunu Mesnevi’nizden de yaşarız Divan-ı Kebir’de de.

 

            Ya Celaleddin Efendimiz,

            Herkes bilir Şems-i Tebrizi’yi. Onunla yaşadıklarınızı ve yaşattıklarınızı... Zaten o değil midir ilahî aşkın kıvılcımlarını kalbinize ilk zuhur ettiren? O değil midir sizi aşkın alevlerine iten? O değil midir aşk-ı pervaneye doğru yürüten sizi?

            Şems’in gidişi bir aşk acısını meydana getirdi biliriz. Biz de yaşarız çoğu kez bu “Şems’in gidişi”ni. Biz de aşkın acılarını yaşarız çoğu kez. Ama biliriz deva önerisi de çare tavsiyesi de yine sizdedir. Ne zaman bir aşk acısı konsa kalbime ilk siz gelirsiniz aklıma. Size bakarım ve tedavide ne kullanmışsanız onları uygulamaya koyulurum hemen. İşte bu da insanlığa sizden kalma büyük bir miras bence.

 

            Ya Rumî Efendimiz,

            Eserlerinizle, kendinizle, benimsediğiniz insan görüşüyle ve hoşgörünüzle gönlümüze yer edindiniz her dönemde, her çağda. Her dönemin “Mevlana”sı olmayı korudunuz her şekilde. Biliriz ki “Mevlana” deyince sular akarken durulur veya başka bir değişle akan sular durur. Mevlana demek evrenin sırrına mazhar olunan bir sufî demek. Mevlana demek tasavvuf demek. Tasavvufî bir tuğla ile örülmüş kalbe sahip bir mutasavvıf demek. Biz böyle tanıdık sizi ve tanımaya da devam edeceğiz.

 

            Efendim,

            Mektubu burada noktalamak istiyorum. Ancak mektubun sonlanması demek bu duygularımın noktalanması demek değil. Belki bir virgül ile yeni duygu dünyalarına yönlenmek demek. Mektup boyunca anlatmak istediğimi şimdi yine vurgularım ki her çağda değeriniz biliniyor ve unutulmuyorsunuz. Tıpkı bu seneki Şeb-i Arus zamanında da olduğu gibi. Umuyorum ki gelecek nesillerce de sevilecek ve benimseneceksiniz. Onlar da bu çağdan ömrün son anına dek olan çağa kadar adınızı hafızalardan sildirmeyip bilakis kazımaya çalışacaklar.

 

Bana bu mektubu yazdıran Allah’a hamd olsun. Allah’a emanet olun, kalın sağlıcakla…

( Çağımızdan Mevlanaya Mektup başlıklı yazı M.Salih ÜNAL tarafından 18.12.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.