Kalk gidelim gardaş bizim ellere,
Selamlar söyleyelim gonca güllere,
Kuzular,koyunlar hepsi meleşir,
Develer çökmüşler yükü bekleşir,
Sarı kızım anasıyla dertleşir,
Çepiçlerim anasını ararken,
Fatma bacı, davarları sağarken,
Tam damat olacak oğlum diyorken,
Bu yerler, bu otlak bize yaramaz,
Mavi gözlü dilber sütü sağamaz,
İçim hop ediyor canım duramaz,
Yaylaya varınca kurulur çadır,
İşte gönlümdeki arzuda budur,
Sağılan sütleri kazana doldur,
Yoğurdumu yapsak,peynir mi kızım?
Oğlan tıngırdatsın azıcık sazın,
Koşmalar söylesin moral da lazım,
Niye sustun dedem, çok mu yoruldun?
Dün çok neşeliydin ,bugün duruldun.
Gideceğiz diye çok hayal kurdun,
Bak yaylada bizi kimler bekliyor?
Obadaki çocuklar,sürü güdüyor.
Mor dağlar karşıdan elin sallıyor,
Sıralandı yükler deve üstüne,
Alıştık artık biz,bu tip sisteme,
Soğuk su doldurun büyük testime
Geldik mosmor dağlı serin yaylaya,
Çocuklar sevinçle oynar sıpayla,
Çadırları kurduk artık sırayla,
Bizim hallerimiz budur gardaşlar,
Bahar,yaz gelmeden göçümler başlar.
Ardımızda kaldı o kara kışlar,
Sarı SENEM, gelin geldi obaya,
Keşke bende katılsaydım alaya,
Kazanlar kuruldu koptu vaveyla,
Artık yayladayız,düğünde bitti,
Koyunlar davarlar otlağa gitti,
Dede çok mutluydu hoşuna gitti,
SUZAN ÇELİK..EMK. ÖĞRT..
- “Bir kere düşünce yola, özlediğimiz yaylaya; yokuşta, bayırda olsa yürürüz. Çünkü biz yörüğüz