Öte
yandan, ibadet ve sâlih amellerde Allah rızâsından başka gâyeler
taşımak ve ihlâsı yok eden riyâ ve gösterişe kaçmak da gizli şirke
düşmek demektir. Yapılan amellere fânîleri veya nefsânî menfaatleri
ortak etmek, o amellerin boşa çıkmasına sebebiyet verir.
Allah Teâlâ bir hadîs-i kudsîde şöyle buyurur:
“Ben,
ortak koşulmaya en ihtiyaçsız olanım. Kim bir amel işler de bu amelde
Bana başkasını ortak koşarsa, o kimseyi koştuğu ortakla başbaşa
bırakırım.” (Müslim, Zühd, 46)
Allah Rasûlü (s.a.v.) de ashâbına:
“Dikkat ediniz; hakkınızda Deccâl’den daha çok korktuğum şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi?” diye sormuştu.
Sahâbîler:
“–Buyur yâ Rasûlâllah!” dediler.
Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“–Korktuğum
bu şey, gizli şirktir. Meselâ namaza duran birini düşününüz. Bu kimse
bir başkası tarafından gözetlendiğini fark ettiği için namazını özenerek
kılıyor.” (İbn-i Mâce, Zühd, 21)
Demek ki Cenâb-ı Hak, ibadetlere
fânîlerin ortak edilmesini istemiyor. Hak’tan gayrıyı hedefleyen bir
ibadet, artık bir ibadet değil, bilâkis bir cürümdür. Gösteriş için
kılınan namaz, dıştan ne kadar hoş görünse de, içi gizli şirkle bulanık
olduğundan, Allah katında değersizdir, üstelik Hakk’ın gazabını da
celbeder. Nasıl ki, içine bir damla necâset düşen bir menbâ suyu, bütün
lezzet ve sâfiyetini kaybederse, niyetine fânî menfaatleri ortak eden
hasta ve gâfil kalplerin ibadetleri de böyledir.
Gizli şirk olan riyâ
ve gösteriş için kullukta bulunmanın çok hazin bir aldanış ve fecî bir
âhiret iflâsı olduğu, şu hadîs-i şerîfte ne kadar da ibretli bir şekilde
ifâde edilmektedir:
“Kıyâmet gününde aleyhinde ilk hükmedilen insanlar şunlardır:
Birincisi
şehîd edilen kimsedir. O, Allâh’ın huzûruna getirilir. Allah ona
bahşettiği nîmetleri anlatır. O da, bunları îtirâf eder. Cenâb-ı Hak:
«–Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?» diye sorunca adam:
«–Yâ Rabbî! Sen’in uğrunda şehîd edildim.» der.
Allah Teâlâ buyurur ki:
«–Yalan söyledin! Sen, yalnızca korkusuz ve cesur denilsin diye harbettin. Gerçekten öyle de denildi.»
(Sonra) onun hakkında emredilir ve ateşe atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.
İkincisi;
ilim öğrenen, başkalarına da öğreten, ayrıca Kur’ân da okuyan adamdır. O
huzûra getirilir. Allah kendisine olan nîmetlerini anlatır. O da îtirâf
eder. Cenâb-ı Hak:
«–Bunlara karşı ne yaptın?» diye sorunca adam:
«–İlim tahsîl ettim. Onu başkalarına da öğrettim. Sen’in uğrunda Kur’ân da okudum.» der.
Allah Teâlâ buyurur ki:
«–Yalan
söyledin! Sen ilmi, ancak âlim denilsin diye öğrendin; Kur’ân’ı da,
ancak o kārîdir, kırâat ehlidir denilsin diye okudun. Gerçekten, öyle de
denildi.»
Sonra hakkında emrolunur ve ateşe, yani cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.
Üçüncüsü;
Cenâb-ı Hakk’ın kendisini (imkân bakımından) genişlettiği, malın her
çeşidinden verdiği adamdır. O getirilir. Allah ona verdiği nîmetlerini
anlatır. O da bunları îtirâf eder. Cenâb-ı Hak:
«–Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?» diye sorunca adam:
«–Hakkında infâk edilmesini emir buyurduğun hiçbir yol bırakmadım. Malımı ancak Sen’in yolunda harcadım.» der.
Cenâb-ı Hak buyurur:
«–Yalan söyledin! Onları ancak, cömerttir denilesin diye yaptın. Nitekim öyle de denildi.»
Sonra hakkında emredilir ve cehenneme atıl!...
Sonnn
( Alıntıdır.)....
(
Hak Dostlarından Nasihatler..5.lokman Hekim başlıklı yazı
M.Ali Ünsal tarafından
8.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.