Ufkun kızılında
bir hüzünüm bende.
Yapıştım dağların en tepesine,
ağlatmak için gökyüzünü
sarıp sarmalıyorum zirveleri
kızıl rengimle.
Yanık türküler
gitmiyor aşkına lâl olan dilimden.
Zihnimde hatıralarından başka
görüntü yer alamıyor.
Nasıl yakardı yüreğimizdeki o aşk ateşi,
günlerimizin üşüyen saatlerini?
Nasılda yaren olurduk
titreyen menekşelerin
masum güzelliğine.
Zaman geçip gittikçe;
panikli ağlamalarla
sarılırdık birbirimize.
Akrep ve yelkovan bile acırdı halimize.
Şimdi sen uzaklarda;
Bilirim
aynı ben gibi kızıllığa bürünürsün.
Seninde hatıralarını
yangın yerine çevirir akşamdaki hüzün.
Sende;
gökyüzünde
fırtınaya gebe sağnak ol.
Yağmak iste
benim gibi ormanların üzerine.
Buluşsun birbirimizi hissedişlerimiz,
aynı aşk ateşine düşüp
erisin benliğimiz.
Dağların eteğinde,
kızıllığın içinde.
Sarmaş olsun ruhlarımız,
karşılasın evrene inen geceyi,
huşu içinde…………….ALEV YAVUZ