“-yoğ ülen ben onu alman,
onun o(ğ)lan gardaşı çok deyosan
falanın gızını al.. “çöpsüz üzüm”
gayınnan elleriynen besler seni
ballı çomacınan
len hu fakıt derde derman uçu desen
kimde bal var
kimin cevizi var..
kimin narı.. hıı!
hemi goyun sürüsü hemi geçi,
ovada bahça demişsin yahay! valla!
hemi gatırları inekleri..
işleri çoğ olsa daaa
iş yormaz, eş yorar vallaha
senin gibi deliğannı guvatlı adamı
evelallah sen verisin hakkını,
o(ğ)lan gardaşları da ne oluyoru
erkeğ adamsın, elini gorkak alışdırma yauu!
godun mu oturtduracan
gözünü bi tefa morartacan, tamam!
analarımız gelir aklımıza
içimiz acırdı”
“-garı yorar, e(h)tiyarladır adamı
hele bi de fakır gızı alısan var yaaa
gari açar çenesini
“bal yapmaz arı” ğibi
“dındın da dındın” vallaha çenesi yorar fakir garının
atdırı adamın depesinin tasını
keser işdahını
uzak yere getme, işde başımda biri
gaçırdı a(ğ)zımın dadını
fakır adamın fakır gızı
öldürü herifin isdikbalını
anasını satayın ta
bak epap, benim gızımı alma
anasının etdiği gibi
şişiri(r) başını”
es geçerdik bazı evleri
geriye bir ya da iki ev kalırdı
“-sen zengin gızı al as(l)danım
zengin gısmının,
neye dersen.. deyon mu.
ne gam ne keder
dutdukları yeni(r),
dikdikleri keyili(r),
gözleri güneşdir, camları genişdir,
evleri güneşe, bacaları yönedine bakar
gışın üşümezler zobaları yanar..”
gözümüzde bütün bir sefil köy manzarası
emme Allahın fakiri..
aslan olsa neydiviri(r)
işdehe boban, ıhıcık ben, yaz-gış dağ daş
iş güş, elde yok avışda yok
elimiz hamır garnımız a(ç)ş
ille bişiy damardan, emme daha da çok
bunardan gelecek,
“mermer daşdan, varlığı başdan” olacak,
dönüp bakmasan da bilecek
arkan-galen olacak
yasdanacak
en birinci şey ne
arka daşş..
neyinen.. varlığınan
var olacak..
varlık olmayınça dirlik olmayoru vesselam
varlık keyfe keder
…
yoklukda baca çekmez ev tüter
sen gördün mü pacası çekmeyen zengini
bi evin pacası çekmeyosa
bil ki fakirin fakiri
ne dirliği vardır ne de yönet düzeni
sen zengin gızı al asdanım
hele bi de hak vaki oldu daa
gayın boban ölüvüdü müü.. gayıı
işdee yaşadın getdiğin iresmi..
dadından yenmez vallahi billahi
yörüyüşün bile değişiviri
fakirin düz yolda aşar ganlısı
zengin gısmının, dağı daşı aşar tatar arabası
tarlası, takgası,
çobanı, yanaşması
sürüsü ehliyalı,
ekmeği-gatığı, yağı, balı..
yeyim yeycek çakılı(r) galı
düğünde bayramda ahali akışır varı
fakirin Allah belasını vermiş oyusa o da onun gulu
emme, yetirecen deyye gıvranı duru
gızını alan bulunu
emme, oğluna gız veren olmaz ki
neye etdi düğünü,
neynen etsin bayramı
emme; zengin “yağınan yarık yediri”
bencileyin kelik deği, çarık keydiri
ağzımıza tad gelirdi
falanın gızı da var emme
onnarın o(ğ)lannarı da var,
gerçi …
sen onnarı döğer ellerinden alı(r)sın tarlaları
“höt” deyvisen, evelallah
donnarını çekmeden gaçarlar
horazlanırdık,
göğsümüz şişer
duruşumuz değişirdi
“yeni yetmeliğin kapısına dayanmışlara
adresler verilir
gız alacan mı Beylerden,
yemesini, keymesini bili(r)ler
dik duru(r)lar kibirlidirler
emme heriflerini el içinde adam ederler”
“-emmee bana galı(r)san
Deliamatlardan bi(r) enik dut,
evelallah yaşadırlar,
kötü keyf davşımazlar,
aşlıkdan ölseler getseler,
gatliken dışarıya sezdirmezler
gol gırılı(r) yen içinde galı(r)
dışarıya sızdırmazlar
surat asıp bezdirmezler
bi bakmışsın çelenden bi çöp goparmışlar
dişlerini temizleyip batırlar
"-neyye len" demeye galmaz
dün geçi kesdiydik de..
dişimin govuğunda galmış” de(r)ller
alınacak kız değişir,
netice değişmezdi
yaşça büyüklerimizden
anladığımız kadarıyla
hiş kimsenin bobasının malına güvenme şansı yoğudu
belki de tek çıkar yol buyudu,
evlenirken istikbali temin etmek..
"neyye
bobayın fakırlığı gader, emme
senin fakirliğin gader değil, neyye
zengin gızı alaydın" denirdi..
kuzu oğlak güderken.
er davranıp nüfuz sahasını geniş tutardık
ötekilerin yengesi olurdu duttuklarımız
bobaçca yapraklarına sıralanır, şansımız
düşlere dalardık..
anasına satayım
hepiciği el oldu şindi.
”tohh” desen var mı çaresi