Hepimiz Tevfik Fikret'i biliriz; Servet-i Fünun döneminin en önemli şairi… Onu en önemli eserlerinden biri de "Halûk'un Defteri". Halûk, Türk gençliğine bir örnek olması için Fikret'in şiirlerine konu olan Fikret'in biricik oğlu, biricik evladı...…

            Halûk henüz üç yaşındayken ona;

 

          "Sen Halûk'um o nazlı maşukum

           Sizi bir an tahattur etmeyecek

          Hangi mel'un o ben mi yavrucuğum"

 

dizelerini yazarak şiirlerine konu etmiştir. Büyüyünce de;

 

          "Ey şetaretli yolcu, sen yürü geç

           Sen bu merhalede kalma, sıçra atıl.

           Bir ziya kârbânı bul ve katıl

           Gez, dolaş kâinatı efkârı

           Daima önde, daima yukarı!

                    …

            Bize bol bol ziya kucakla getir;

            Düşmek etrafı görmemektendir."

 

diyerek ondan beklentileri olduğunu belirtmiştir. Fikret onu 1909 yılında Sirkeci'den trene bindirmiştir ve onu yolcu etmiştir. Halûk, batıya gidecektir, orada mühendis olacaktır. Ancak ne acıdır ki Fikret'in biricik Halûk'u orada benliğini kaybederek önce Hıristiyan, ardından Papaz ve daha sonra da Piskopos olmuştur. Belki bu sizlere uç örnek olarak gelmiş olabilir. Ancak Tanzimat'tan sonra Avrupa'ya giden birçok aydınımız eve geri dönememiştir. Bedenen dönseler de kültürleri benlikleri orada kalmış. Kimisi bedenen de eve geri dönememiştir.

            Eve dönmek kelimesi bana İstanbul şairi Yahya Kemal'i hatırlattı. Beşir Ayvazoğlu hocamızın "Eve Dönen Adam" adlı kitabında anlattığı İstanbul şairimiz tek kelime Fransızca bilmeden henüz 19 yaşındayken Paris'e gider. Orada 9 yıl yaşadıktan sonra yaşadığı yabancı kültür onun şahsiyetini tam olarak eritememiş, bilakis mensup olduğu kültürü daha iyi tanımasına yardımcı olmuştur.

 

"Tenha sokaklarda kaldım oruçsuz ve neş'esiz." Dizesinde görüldüğü üzere Yahya Kemal oruçsuzdur ve neşesizdir. "Eve Dönen Adam" şeklinde anlatılan Yahya Kemal bile oruçsuz ve neşesizse eve dönemeyenleri bir de siz düşünün.

 

            Örneklerde de gördüğümüz üzere eğer sağlam bir benlikle yurtdışına yabancı dil öğrenmek için gidersek bu bizim için dezavantaj olmaz hatta bir avantaj olur. Dili oranın kültürüne bağlı olarak daha iyi bir şekilde öğreniriz. Ancak sağlam bir benlikle gitmesek, oranın kültür etkileşiminin olumsuz yönlerine kendimizi kaptırır ve yaprağın rüzgârın akımına kapıldığı gibi biz de oranın kültür akımına kapılırız.

(2011 Ulusal Sosyal Bilimler Olimpiyatı (USOBO) Forum Kategorisi Edebiyat-Dil Alanı Birincilik Ödülü Almıştır.)

( Yabancı Dilin Yurt Dışında Öğrenilmesi Bireyleri Kültürel Açıdan Nasıl Etkiler başlıklı yazı M.Salih ÜNAL tarafından 10.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.