Pazar kamyonu

 

köye gelen her arabanın peşine düşer

soluğumuz taşana kadar yarışırdık

çoban köpekleri gibi

kasabanın pazarı Pazartesiler

ya da Senirkent pazarı Cumartesi günleri,

pazardan gelecek babalarımızı

(bazara ğedmeseler bile)

            bize alınacakları sıralardık

zengin çocuklarının hayal gücüne

çaresiz kalır, boyun büker,

el –pençe divan durur,

önümüzü ilikler şapka çıkarırdık

fakirliğe,

kendimizin değilse bile

babamızın pazara gidememişliğine

hayıflanırdık,

 

arkasından koştuğumuz kamyondan iner

birer-ikişer

Kör Kamilin, Cura’nın

kamyonuyla pazara gidenler

boynundaki lamba-pacasını koruyarak

kasketlerinin tozlarını alırlardı dizlerine vurarak

kol yenleriyle kaşlarını sıvazlar

tozdan arınırlar

olmadı silkinirler

heybeler indirilir

kimler, neler

zenginler; neler, neler almışlar,

seyre dalardık,

ilk fırsatta bize de alınması için nazlanırdık

 

kamyonun kasasındakiler dikkatlice uzatır

kasaya ardılmış heybeleri

önce ısmarıçlar[1] sahiplerine  teslim edilir

üste kalan para varsa verilir

parası yetmemişse

“-biz bobanına hallederiz” denilir

hele alınan, kendimiz içinse

                        “-dooru eve”

adeta uçardık,

 

illa çocuklara pantul pabıç

penisilin-gripin, çay-şeker, ısmarıç

her çocuk kendine alınmışçasına sevinç içindedir

sonra elbirlik kahve önünde muhtarın

            mektupları dağıtması beklenir

komşuları dahi kollardık,

 

“-ben eletivereyin” diye giderilir

asker mektuplarının kimsesizliği

alınan “nektip”leri  komşulara iletilir

her gelen için mektup yeniden okunuverir

analarca, mektubu okuyan tamamlasa da

            kelimeler

            özellikle yüklemler elbirlik yinelenir

tez elden asker mektuplarına cevaplar kaleme alınır

sanki haberi varmış gibi

eşten-dostdan selamlar yazılır

hürmette kusura bakılır,

okuma yazma bilenleri

köydeki en büyük adam sanırdık

 

kimden,

en son ne zaman mektup geldiği

kimin mektubunda ne dediği,

herkes tarafından bilinir

asker fotoğrafları elden ele geçirilir

herkes kendinden öncekine

            “-yeter gari” diye sözde gücenir

kolları açık, tüfek, kasatura ellerinde

                        başında siperlik

birileri vurur ellerini dizine

“vay beee!”

sanki onun sanırıdık,

top-tüfek, altındaki cip, cemse,

hissine kapılırdık köyce

gururlanırdık



[1] ısmarıç: ısmarlananlar, sipariş edilenler, istenen bir şeyin alınması talebi, başkasından alıp getirmesini istemek

( Pazar başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 4.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.