Bir varmış bir yokmuş.. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Cinler cirit oynarken eski hamam içinde... Develer tellal iken pireler berber iken ; annesi babası olmayan, mal varlığı bulunmayan , elinde sadece ve sadece dertlerini, sevinçlerini, hüzünlerini, mutluluklarını anlattığı mavi renkli bir çiçeği varmış. Bu çiçek yıllardan beri anneden kıza geçer, son olarakta yetim kıza annesinden yadigar kalmış.

Birgün nehrin kenarına , bahçesini sulamak için su almaya inmiş. Tam o esnada elindeki kovasını suyun dolması için eğmiş ki, kafası haff aşağıda iken at ayakları görmüş. Kafasını kovası ile birlikte kaldırp, yavaşça atı ayaklarından başına kadar izlemiş. Karşısında birde ne görsün !

Atın üzerine yüzüstü yatırılmış, sırtında oklar bulunan bir prens. Kovayı bırakmış ve prense yardım etmeye çalışmış, evine kadar götürmüş onu, bitkilerden öğrendiği tedavisini yapmış. Prens kendine geldiğinde : " Nerdeyim ben ? Ne oldu bana ? ..... " gibi sorular sorsa da, acısından hiçbir şekilde hareket edemiyormuş. Yan taraftan gelen sesleri duymuş, ne konuşuyorlar diye dinlemeye koyulurken; kız, çiçeğine şunları söylüyormuş : " Sevgili çiçeğim, bu yaşıma kadar hiç böyle olmamıştı yüreğim, kalbimin varlığından dahi haberim yoktu. Bilmiyorum ki sebebi nedir ? "

Çiçek, gelmiş dile...

- Prensi gördükten sonra sende bir haller var Lafo, ne dersin aranızda birşeyler olamaz mı acaba ? Nedense eskiden hep anne ve babanı anlatrdın, onlardan bahsederdin, şimdi ise her cümlende prens geçiyor.

Kız

- Ne alakası var çiçek.. Ben sadece yardım ettim hepsi bu, o şekilde bırakamazdım değil mi ? demiş, utanarak.

Sesleri duyan prens, onlar sustuktan sonra " Heeyy!! Ben nerdeyim, buraya bakar mısınız ?"

Kız, hemen yanına geldiğinde , Prens şaşkınlıkla ona bakmış ve gözlerini bir an bile ayırmadan izlemiş. "Buyrun, bir isteğiniz, sıkıntınız mı var?" diyene kadar ..

-Beni, sarayıma götürebilir misin, atım nerde ?

-Tabiki de, sadece biraz daha iyi olmanızı ve uyanmanızı beklemiştim. Atınız dışarda, yemini ve su ihtiyacını da karşıladım. Hemen sizi hazırlayıp sarayınıza götürebilmek için yola koyulalım.

demiş.

Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler ve saraya ulaşmışlar. Lafo sarayın içine girmemiş, prens çok ısrar etmiş, misafirleri olmasını istemiş, ama Lafo bunların hiçbirini istemeyerek evine dönmek için yola koyulmuş. Prensin aklı kızdaymış. Kızın aklı ise prenste.

Üvey anne kraliçe Dark___ , o kadar kötü kalpli imiş ki, başka birine kötü demek ona hakaret gibi gelirmiş sanki. Prensi karşısında gördüğünde çok şaşırmış. İçinden : "Bunun ölmesi gerekmez miydi!" demiş. Gülümseyerek ve hiçbirşey olmamış gibi prensesi hoşlamış. Hatta tüm bunların şerefine bir balo düzenlemeye karar vermişler. Ülkedeki bütün herkes ama herkes davet edilmiş, gelmeyecek olanlara ise zindan cezası varmış.

Lafo çiçeği ile konuşurken, " İyi de, ben ne giyeceğim, prensin karşısına baloda nasıl çıkacağım, ayrıca atım bile yok.. " demiş.

Çiçek, her zaman ki gibi teselli ederek: "Sıkma canını, gün doğmadan neler doğar." demiş.

Gidemeyecek olmanın üzünütüsüyle , başını yastığına koymuş koymasına, ama uyumak şöyle dursun, ağlamaktan yastığı sırılsıklam olmuş. Daha fazla dayanamamış onu izleyen Periliçe, derhal bitmiş yatağın başucunda. "Küçük kız, yardımsever ve iyi kalpli biri olduğunu biliyorum, hadi ne istersen dile benden"

Kız, şaşkınlıkla, rüya gördüğünü sanarak biraz da, gözlerini ovalamış ve " Siz de nerden çıktınız? " demiş. Periliçe : " Bak şimdi, sana balo için gerekenleri vereceğim, eğer ki prens seni o halinle onca kişinin içinde farkedip, evlenmek isteğini dile getirirse, ne hissedersin ? "

Lafo'nun yanakları kızarmış, ama daha fazla içinde tutamamış. " Tabiki de kabul ederim." demiş.

Hemencik o anda elindeki pembe değneği ile güzel parlayan bir elbise, elmas yapımı ayakkabılar, at arabası ve ihtiyacı olan herbirşeyi temin etmiş. Yetim kız, o kadar mutlu olmuş ki, tam teşekkür edeceği sırada periliçe kaybolmuş.

Yarın olduğunda, kıyafetlerini giyinmiş, çiçeğini yanına almış ve saraya ulaşmışlar. Yol boyunca ülke ışıl ışıl parlıyor, süslemeler göz kamaştırıyormuş. O kadar heyecanlıymış ki, nasıl davranacağını dahi bilemiyormuş. Çiçeği ona her ne kadar motive edici sözler sarfetse de heyecanına engel olamıyormuş. İçeri girmişler. Prens, kızı çiçeğinden tanımış. Hemen yanına gitmiş. Dans için teklifte bulunmuş. O kadarmutlularmış ki, herkes durmuş ve onu izliyorlarmış. Kötü kalpli kraliçe Dark___ ise, sinirinden oradan uzaklaşmış. Prens, daha fazla dayanamış ve kıza onunla evlemek istediğini söylemiş. Kız ikiletmeden kabul etmiş.

Birgün kız yine çiçeği ile konuşurken, kraliçe Dark____ kulak misafiri olmuş. Çiçeğin konuştuğunu gördüğünde inanamamış. Konuşmalarda ne kadar mutlu olduğunu duydukça, kraliçe daha da sinirleniyormuş. Derhal büyücüsüne gitmiş. Ondan bir sihir yapmasını prensi öldürmesi için hertürlü yola başvurmasını emretmiş. Büyücü beggar: " Kraliçem, biliyorsunuz ki her yolu denedik, her defasında bir şekilde kurtulmayı başardı, fakat son bir çaremiz daha kaldı; onu nasıl bulacağımızı bilemediğim için uygulamaya koyamadık. "Neymiş o çare büyücü?"

Konuşan sihirli çiçeğin kökünü kaynatıp, ona içirmek; konuşan çiçek ise  dünya üzerinden sadece bir kişi de var, nasıl bulabiliriz ki ? Ayrıca, eğer panzehirini bulup, ölen kişi dirilecek olursa, hem büyücü hem büyüyü yaptıran hemde buna ortak olan herkes ölür.

Kraliçe, kötü bir kahkaha atarak " Onu en sevdiğinin elinden ölüme bırakacağım büyücü beggar, çiçeği sana getireceğim." demiş.

Kraliçe Dark___, bahçıvanı kazma'yı emretmiş yanına. Bahçıvan kazma... :" Buyrunuz kraliçe Dark___ beni emretmişsiniz?

-Evet bahçıvan kazma... Eğer bu dediğimi yaparsan, sana ülkemden bir toprak vereceğim.

Bahçıvan kazma... kendi gibi kötü olan kraliçeyi merakla dinlemeye koyulmuş ve " Olmuş bilin." demiş.

Bahçıvan, prensesi çiçekle konuşurken görünce, mesleği gereği merakla sormuş, "Bu nasıl çiçek " diye. Prenses de saflıkla anlatmış tabi. Bahçıvan onu çoğaltmayı ve tohumunu elde etmek için prensesten ödünç olarak istemiş. Zaman sonra çoğaltmayı başarmış ve çiçeği prenses Lafo'ya iade etmiş. Bahçıvan kazma, çoğalan çiçeği Kraliçe Dark____'a vermiş, kraliçe büyücüsüne götürmüş ve büyü hazırlanmış. Kökünden elde edilen suyu gizlice çorbasına karıştırmış. Prens orada nefessiz kalıp, canını vermiş. Prenses ne olduğunu anlamamış bile, o kadar ani olmuş ki herşey.

Sonradan çiçeği ile dertleşirken , çiçek buna bahçıvanın o çoğalttığı çiçekleri ne yaptığını sormasını istemiş. Prenses oraya ulaşmış, bahçıvan o kadar yaşlanmış ki, herşeyi unutmuş. Ondan bir hayr gelmeyeceğini anlayınca, çiçeğin aklına şu düşmüş " Ben ölümsüzüm, asla kurumam, o halde benim sapım , onu tekrardan kendi haline getirecektir." Prensesten onu koparıp suda kaynatıp, prensin ağzına değdirmesini ve yutmaya çalıştırmasını " söylemiş. Prenses, "Eşimi kaybettim, birde seni kaybedersem ne yaparım ben, bunu göze alamam !" demişse de, çiçek ona kökünün canlı olduğunu, tekrardan büyüyebileceğini söyleyerek ikna etmiş. Prenses istemeden de olsa, çiçeğin dediklerini uygulamış, çok geçmeden prens canlanmış. Çiçek ise 3 gün içinde tekrardan büyümüş ve çiçek açmış.

Kötü kalpli üvey anne Dark___, işbirlikçileri bahçıvan kazma, büyücü beggar ölmüşler.

Prens ve Prenses Lafo artık, o kadar mutlularmış ki;boy boy çocukları olmuş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine :) Darısı tüm gönüllerince olmak isteyenlerin başına... 
********
Sevinç
( Konuşan Mavi Çiçek başlıklı yazı Sevinç A. K. tarafından 19.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.