Anayasalar millî mutabakat ürünü belge metinlerdir.Bu itibarla istisnasız her vatandaşın problemlerinin çözüm kaynağı olması gerektiği gibi taşkınlıklarının durdurulmasının da dayanağıdır.Çağdaş anlayışların yönlendirici olmaktan çok insanın kolay yaşamasının yollarını açmanın görev sayıldığı anlayışlar olduğu görüşü insanlığın bir nevi tam ve tek ortak olduğu görüştür.

Hal böyle olunca mutabakata dahil olanların maddî - manevî ihtiyaçlarının toplumsal farklılıklarına ve dahî dinî- felsefî nüanslarına rağmen kolay yolardan giderilmesinin kurallarının kaynağı da şüphesiz anayasalardır.Kurallar manzumesi olan bu anayasalar elbette ki toplumdan topluma değişiklikler gösterirler.

T.C.Anayasası da Bizim toplumumuzun yaşama kaynağı ve mihengidir.Böyle olunca insana mahsus bütün problemlerimizin de çözümü
için başvuru kaynağıdır.

Toplumsal gelişmeler karşısında yetersizliği görüldükçe de sosyal mobilitenin yolunun açılması için gelişen topluma değişen anayasalar oluşturulur. Bu da yasama organının,Atatürk'ün toplantıya davet ettiği TBMM'nin görevidir.Kız çocuklarını okula çağıran kampanyaların revaçta olduğu bir memlekette "Haydin kızlar okula" çağrıları kulakları uğuldatırken kız öğrencilerin Başlarının kapalılığı gerekçesi (sebebi) ile bin bir çile ve geçim sıkıntısı arasında kazandığı ve de kayıt olduğu üniversitenin cümle kapısından içeri sokulmayışlarının sebebini de Anayasada aramak ve çözüm bulmak okur-yazarların aslî görevlerinden sayılmalıdır. Başı örtülü öğrenci "dinimin bir vecibesidir de onun için örtüyorum." diyor.Muhalif olanlar da "hayır siyasî simge olduğu için örtüyorlar." diyor.

Hangisi doğru? Baş örtüsünü resmen siyasî simge bellemiş bir siyasî parti var da biz mi bilmiyoruz. Sonra nerden biliyorsunuz. Bizim göremediğimiz bir deklarasyon mu var ki? Diyelim ki dinî gerekçe ile örttüğünü kabul edelim. Bu anayasanın hakimiyetinin dışında bir din mi var, onun simgesini mi taşıyorlar.Yasa dışı bir siyasî parti mi var,onun simgesi mi bu.Yazık. .!

Ne yasa dışı bir siyasî parti var ne de yasa dışı bir din.Bu anayasa hükmüne tabi insanların kahir ekseriyetinin nüfus kayıtlarında "din" hanesinde "İslam" yazılıdır.O halde "Bu örtüye İslâm ne diyor diye bakmaz gerekmez mi?Yani siyasî simge mi,dinî gereç mi? Doğru mu söylüyorlar yalan mı?Ayırt edilebilirdi. Diğer taraftan bu anayasa dinlerle ilgili neler vaaz ediyor ona da bir göz atmak lâzımdır.

Anayasa Şöyle diyor:

"X. Kanun önünde eşitlik *

MADDE 10. - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

MADDE 14. - (Değişik: 3.10.2001-4709/3 md.) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

MADDE 17. - Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

VI. Din ve vicdan hürriyeti

MADDE 24. - Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Kimse, Devletin sosyal,ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti

MADDE 25. - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."

Anayasanın hükümleri böyle .Hem dinî hürriyetiniz olacak hem uygulama yasağınız.Bu çelişki tabiî ki Anayasamızın 14. maddesinin hükmü , hiç şüphesiz dinin -ki bahse mevzu din,İslâm'dır.- muamelat hükümlerinin icrası cihetinin tercih edilmesi ve de icrası halinde ihlâl edilmiş olur.Kıyafet mevzuu ise muamelattan değil ahlâktan bir unsurdur. Hal böyle olunca olanları nasıl açıklayacağız ? Ortada kapalı bir şey yok ki.Olanlar sadece kör dövüşüdür.

Anayasanın 24. ve 25. maddelerine uygun icraatlar bile günlerdir oyalandığımız problem çözümlerine zaten cevaz vermektedir. Bir dini yasal kabul ettiğinizde ona sınırlama getiremezsiniz.Sınırlama getirdiğinizde ilâvelerinizle birlikte yeni bir din oluşturmuş olursunuz. Bu da sizin dininiz olur , sizi bağlar.

Mevcut anayasa demek ki anlaşılamamış anayasaya anlaşılır hükümler ilave edilmesi iktiza etmiş . Hadi hayırlısı. Müşterek düşman karşısında yek vücut olmayı bilenler , düşmanın bertaraf edilmesinden sonra da birbirleri ile dost olmayı yek vücut başarmalıdırlar.

Biz Üniversite gençliğinden bunu bekleriz. Akademisyenler de okusunlar artık anayasamızı. Hele yasama görevini yerine getirmekle görevli olanlar ! Ben mi yanlış okuyor ve anlıyorum. Eğer öyle ise doğrusunu öğrenmek isterim.

T.C. 1982 Anayasası
( Anayasa Değişikliği Üzerine Düşünceler başlıklı yazı Şakir Albayrak tarafından 7.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.