Şimdi
biterse daha kolay olacak…
Son
sözüydü ve gitti.
Giderken
benden götürdüklerini fark etmeden.
Haince bir gidişti.
Sevgimden öte gururum olmalıydı karşısın da.
Çok zordu. Ama başarmalıydım.
Karşı
koymalıydım ona. Kızgınlığımdan utandım.
Yakışmadı bana.
Gözlerimden
akan yaşları görseydi acır mıydı?
Benim onu hissettiğim gibi;
o da beni hisseder miydi?
İçindeki
çığlıkları duymadım sesinde.
Oysa
benim sesim titredi çığlıklarımdan önce.
‘Yazmak
sessiz çığlık atmaktır’ …
Yine
de duymasın iç uğultularımı.
Hiç hesapta yokken gidişi.
En
büyük yıkılışım oldu bilemedi.
Şimdi
yarım kaldı her şey.
İçtiğim sigara, gözümdeki yaşlar,
dinlediğim şarkılar…
Hepsi yarım.
Kendimi
tamamlayamadım bir türlü.
Gidişine
ortak olamadım.
Dedim
ya her şey yarım.
İnancımı
yitirdim.
Şimdi onun bana verdiği en büyük ödül buydu.
İnançsız olmak.
En
güzel an da her şey değişebilirmiş.
Ve bunu öğrendim gidişinin ardından.
“Bana giderken seni unutmayacağım” dedi.
Unutmak
mümkün olsaydı.
İlk
yere düştüğüm anı unuturdum.
Şimdi en büyük düşüşlerdeyim.
Bu sefer kanayan ellerim değil.
Tenimdeki
o masum kokun.
Bir türlü diyemiyorum yüreğime gitti diye.
Gittiğini bildiğim halde…
Bize
bunu yaptığım için hiç;
affetmeyeceğim kendimi dedi.
Yalan
söyledi.
İnsan
kendini elbette affeder.
Biz olsaydık eğer böyle gitmezdin.
Artık ‘sen’ ve ‘ben’ varız.
İki yabancı.
Aslında birbirimizi hiç tanımamıştık.
Kim
olduğumuzu nerden geldiğimizi…
Bilmiyorduk.
Şimdi
en yakışan bize unutmamak dediğin gibi.
Tatlı hoş bir anı olmak.
Sen beni her hatırladığın da gülümseyeceksin.
Ben seni her hatırladığım da şiirler yazacağım
gözyaşlarımla…
Hoşça kal son ’baharım.