MUHAFAZAKÂR ERGENEKON

Ergenekon davası ve Doğan-Erdoğan savaşı birlikte düşünüldüğünde neler olabileceği konusunda değişik düşünceler beynime üşüşüyor, kendi oluşturduğum bu düşünceler ise beni korkutuyor. Ben yazayım bir de siz düşünün. Bakalım bu düşünceler sizi de korkutacak mı?

İhtimaldir ki, Ergenekon davası Ergenekon’u bitirmeyecektir. Daha önce olduğu gibi varlığını sürdürecektir. Sadece kontrol dışında olan ve mevcut konjonktüre ayak uyduramayan bir kesim tasfiye edilecektir. Bu yapının içinde her renkten insan var. Bunlar arasında muhafazakâr olarak bilinenler de var. Önce ülkücüler, sonra ulusalcılar tasfiye edildikten sonra yerlerine muhafazakârlar gelecek, ancak örgüt önceki işlevini aynen sürdürecek. Tüm yasa dışı işler devam edecek. Sadece tetikçiler değişmiş olacak. Bunu nerden mi söylüyorum? Durun bekleyin. Siz devleti derinden yöneten ve kimseye hesap vermeyen bir güç olsanız, sizi tümüyle tasfiye etmek isteyen bir saldırıya uğrasanız ne yaparsınız? Herhalde bütün gücünüzle savaşırsınız. Böyle bir tasfiye savaşında kan gövdeyi götürür. Bu yapı oluşurken olduğu gibi yine çatışma olur. Bu gizlenemez, biz de görürüz. Siz böyle bir savaş görüyor musunuz? O zaman bizim söylediğimiz daha mantıklı gelmiyor mu?

Doğan-Erdoğan savaşının bununla ne ilgisi var? Bence var. Yine sabredin açıklayayım. Bu grubun yazarçizer takımı kimlerden oluşuyor? Yeni Ergenekon, muhafazakâr Ergenekon’un tonlarıyla uyuşabilecek kişiler mi? Hayır. Onlar eski yapıyı temsil ediyorlar. Eski yapının sözcüsü olarak biliniyorlar. Bunu gizlemiyorlar da. Peki, yapı değişirken bunlar yerlerinde kalabilirler mi? İyi de durup dururken basında büyük bir tasfiye nasıl yapılacak? Bu ancak iki şekilde olabilir. Birincisi Simavi biraderlerin başına gelen gibi olur. Doğan medyadan çekilir. Yeni yapıya uygun bir patron bulunur. İkincisi ise başta amiral gemisi olmak üzere tüm medyanın rengi muhafazakârlaşır. Peki, o kadar muhafazakâr yazar neden bulunacak. O kolay. Bizim yazarlarımız uyumludur. Birden liberal, muhafazakâr oldukları akıllarına geliverir. Bu işte tatlıya bağlanmış olur.

Bu görüşlerden hareket ettiğimizde Ergenekon’un bitmeyeceği kanaati oluşuyor. Peki, bu iyi mi? Eğer mantık değişmez ise hiç de iyi değil. Daha önce olduğu gibi bu yapı her seferinde halkın iradesine karşı bir oluşum olarak kalacak olursa, kötünün de kötüsü. Buna rıza göstermek ise halkın iradesine ihanet, demokrasiyi rafa kaldırmak demek. Ya da zaten olmayan demokrasinin sürmesi, bunun bir demokrasi oyunu olarak kalması ve halkın her seferinde aldatılması demek. Bugünkü iktidar böyle bir değişimi onaylayıp, uygulamaya geçiriyor ise, kendileriyle çelişiyorlar demektir. Bir zamanlar Demirellerin, Ecevitlerin oynadıkları rollere soyunuyorlar demektir.
Peki, bizim bir derin devletimiz olmamalı mı? Elbette olmalı. Büyük devletlerin, kendi sistemleri içinde oluşturdukları, ancak dış güdümlerden uzak, hukuk içinde kalan ve demokratik yönetime bağlı kurumları vardır ve gereklidir. Böyle kurumların çetelerle ve tetikçilerle işleri yoktur.

Türkiye Amerikanın oluşturduğu yeşil kuşakların vb politikaların derin oluşumlarını kendisinin geleceği için kabul edilebilir görmeye devam eder ve yeni bir dönüşüm gerçekleştiremez ise yazık etmiş olacaktır. Bunun vebali de bugünkü yönetimin üzerinde kalacaktır.
( Gazete Yazılarım başlıklı yazı ahmet-ilhan tarafından 1.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.