Makale / Güncel Makaleler

Eklenme Tarihi : 10.06.2009
Okunma Sayısı : 1817
Yorum Sayısı : 2
KOLBASTI FIRTINASI

M.NİHAT MALKOÇ

Bazıları 'serseri oyunu' dedi, 'Çingene oyunu' dedi; bazıları ise bu canlı ve kıvrak oyunu paylaşamadı. Karadeniz rap'i diyenler de oldu bu oyuna. Kolbastıdan söz ediyorum. Bırakın Trabzon'u, bütün Türkiye kolbastıyla yatıp kalkıyor son günlerde. Bunun da ötesinde kolbastının şöhreti ülke sınırlarını bile çoktan aştı. Ne oldu da daha önceden de var olan bu oyun bir anda ülke gündemine oturdu? Bugüne kadar niçin bu kadar ilgi görmüyordu?

Kolbastının ülke genelinde popüler olması bir televizyon kanalında 'serseri oyunu' olarak nitelendirilmesiyle başladı. Reklamın kötüsünün olmadığı gerçeğini burada bir kez daha gördük ve yaşadık. Daha sonra Trabzonsporlu futbolcular galip geldikleri maçlar sonrasında bir araya gelerek bu hareketli oyunu seyirciler önünde oynadılar. Bu da kolbastının herkes tarafından tanınıp sevilmesinde etkili oldu. Özellikle Trabzonspor'un Gineli oyuncusu Yattara'nın kıvrak kolbastı gösterileri herkesi cezbetti. Bunun yanında 1. Karadeniz Oyunları'nda KTÜ Öğrencileri çok geniş ve zengin içerikli bir kolbastı gösterisi hazırladılar. Bu gösterilerde gözler bir anda kolbastı oyununa yöneldi. Herkes ondan bahseder oldu.

Türkiye'de, özellikle de Trabzon'da kolbastı fırtınası eseli beri tangonun, salsanın, sirtakinin esamisi okunmuyor artık... Sadece Trabzon'da değil, Türkiye'nin dört bir yanında kolbastı veya diğer adıyla hop tek oynanıyor. Kolbastı böylesine gündeme oturmuşken bazı uyanık girişimciler kolbastı öğreten kurslar açtılar ülkenin dört bir yanında. Yani kolbastı okullaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Fakat bunda ticarî kaygıların sanat aşkının önünde yürümesi bizleri kaygılandırıyor ve üzüyor. İnsanlar kolbastı üzerinden keselerini doldurmanın peşindeyseler bu iyi bir gidiş değil. Zira paranın girdiği yerde yozlaşma da doğal olarak görülüyor. Kolbastı geleneğini yaşatmaksa amaç, ben o kişilerin elinden öperim.

Son günlerde her yerde varsa yoksa kolbastı… Okulda, düğünde, maçta, piknikte kolbastı fırtınası esiyor. Kolbastı oynamak için insanlar bir sebep buluyor. Artık stres de kolbastı oynanarak atılıyor. Bazıları kilo vermek için bile kolbastı oynamayı tercih ediyor. Zira çok güç gerektiren ve terlemeye yol açan bir oyun olduğu için spor amaçlı olarak da oynanabiliyor. Fakat bu hiç de şık bir gaye değil. Zayıflamak için oynanan kolbastının sanatla ilgisinin olamayacağına inanıyorum. Bu ruhla yola çıkanların da kolbastıyı hakkıyla oynayabileceklerini düşünmüyorum. Zira kolbastı el ve ayakla değil, kalple ve ruhla oynanırsa keyif verir. Ruhtan yoksun oynanan bir oyun, kolbastı değil; tepinme olur ancak…

Son yıllarda kolbastı revaçta bir oyun haline gelince bunun üzerine kafa yoranların sayısı da ona paralel olarak arttı. Herkes bu oyunun geçmişini merak ediyor. Bazıları bu güzel oyunun tarihçesini araştırmaya koyulmuş bile. Fakat bu kişilerin işleri hiç de kolay değil; zira kolbastı daha çok sözlü geleneğe dayanıyor. Onun için de sağlıklı bilgilere ulaşmak sanıldığından daha da zor… Bu hususta ancak canlı tanıklar dinlenerek sözlü tarih çalışması yapılabilir. Bu oyunun doğuşuna şahit olanların önemli bir kısmı hâlâ Trabzon'da yaşıyor.

Kolbastının tarihçesini 1930'lara dayandıranlar var. Bu bir rivayet sadece… Çünkü bunu ispatlayacak belgeli bilgiler yok elimizde. Bu oyunun doğuşunun da değişik hikâyeleri anlatılıp duruluyor değişik ortamlarda. Anlatılanlara göre Farozlu balıkçılar av dönüşünde eğlence düzenlermiş. Bu eğlencelerde herkes kendi kıvrak zekâsının ürünü figürlerle oynarmış. Trabzon'un Faroz Mahallesinde doğmuş bu halk oyunu… Onun içindir ki bu oyuna 'Faroz Oyunu', 'Faroz Kesmesi' gibi isimler verilmektedir. Bu oyunu 'dans' olarak niteleyenler de var. Fakat bence dans ifadesi bu oyunun ruhuyla bağdaşmıyor. Zira dans Batı kökenli bir kelimedir. Kanaatimce dansla halk oyunu arasında ciddi farklar vardır. Bu sebeple 'Faroz Kesmesi' bir dans değil, bir halk oyunudur. Dans ifadesi bu oyunun ruhuyla bağdaşmıyor, yanında hiç de şık durmuyor. Dans daha soğuk bir kavram bizim için… Batı kültürünü çağrıştırıyor dans… Halk oyunu ifadesinde apayrı bir sıcaklık ve yerlilik var. Dansta halkın varlığı hissedilmez; fakat 'halk oyunu' adı üzerinde, halkın benliğini yansıtır.

Kolbastı, Trabzon'un evrensel yüzü olmaya namzet… Capcanlı, dipdiri bir oyun bu… Bu yörenin kültürünün ve yaşantısının izlerini taşıyan kürek çekme, yüzme, ağ atma, olta atma, ağ çekme, balık tutma gibi değişik figürler var bu hareketli oyunun içinde. Aslında söz konusu oyun, geçmişte bugünkü kadar canlı ve hareketli değildi. Yeni figürler eklendi oyuna.

Kolbastı sadece bir oyun değil, teatral unsurlar da var bu gösteride. Oyun oynamakla kalınmıyor, işin içine sözsüz teatral figürler de yerleştiriliyor. Bu, oyunu daha görsel kılıyor.

Türkiye'yi kasıp kavuran kolbastı bugünlerde paylaşılamıyor. Giresunlular 'kolbastı bizimdir' diyor. Hatta işe devleti de karıştırıyorlar. Giresun Valiliği kolbastının Giresun oyunu olduğu iddiasında bulunuyor. Bu yetmezmiş gibi meşhur arabesk sanatçısı Adnan Şenses ise kolbastının Trabzon oyunu olmadığını, aksine roman oyunu olduğunu iddia ediyor. Çingenelere bile mal ediliyor özbeöz Trabzon'un ve yöre insanın doğasını yansıtan bu kıvrak oyun… Kolbastıyla Çingenelerin ilişkisini bir türlü anlayamadım. Trabzon'da Çingene olmadığını bilirdik düne kadar… Fakat bazı kesimler kolbastıyla Çingeneler arasında bağlantı kurunca çok şaşırdım doğrusu. Argo tabirle söylersek insan bu kadar da işkembeden atmaz ki!

Özbeöz Trabzon'un, Faroz Mahallesinin oyunu olan kolbastı şöhret olunca bazıları onun bu şöhretinden yararlanma yoluna gittiler. Kolbastıya ata arama arayışları hızlandı. Bilen de konuştu bilmeyen de. Bilgi kirliliği gerçeklerin sis perdesiyle örtülmesine yol açtı.

Bugün herkes kendince kolbastı oynuyor. Yani çok belirgin kuralları yok bu oyunun. Bazıları kendini parçalarcasına hızlandırıyor bu oyunu, bazıları daha ölçülü oynuyor. Belirgin kurallar olmayınca kolbastı değil, kolbastılardan söz etmek gerekiyor. Fakat yakın zamanda bunun da belli ölçütlerle disipline edileceğini umuyorum. Şayet kolbastı başıboş bırakılırsa her geçen gün yozlaşır. Bu da bir geleneğin başıboşluk yüzünden yok olması anlamına gelir.

Kolbastı, ülkenin en popüler folklorik oyunu olunca bu oyunla irtibatlandırılanlar da çok oldu. Bazıları bu gözde oyunun müziğinin ses ve saz sanatçısı İsmail Yazıcıoğlu'nun 1974'te piyasaya sürülen 45'lik taş plağıyla ortaya çıktığını iddia ediyor. Bazıları da Göreleli Piçoğlu Osman Gökçe'nin 1943'deki müziklerini kolbastının ilk müziği olarak görüyor. Bunlar değişik sesler ve iddialar… Ama bir gerçek var ki o da geçtiğimiz sene hayata veda eden Trabzonlu Erkan Ocaklı'nın kolbastıyı gerçek manada ülkemize tanıttığı ve sevdirdiği…

Kolbastı oyununun disipline edilmesinde ve göz zevki haline dönüşmesinde önemli katkıları olan Yrd. Doç. Dr. Engin Erşen bu oyunun kökenini beşinci yüzyıla kadar indiriyor. Türklerin Müslüman olmadan önceki ayinlerindeki hareketleri kolbastının temeli ve çıkış noktası sayıyor. 18. yüzyılda Osmanlı askerlerinin moral motivasyon sağlamak için buna benzer bir oyun oynadıklarını belirtiyor. Kolbastının çıkış yeri olarak Faroz'u gösteriyor.

Kolbastı üzerine hemen herkes bir şeyler söyledi; söyleyecek de… Bazıları bilerek, bazıları ise bilmeyerek… Bu konuda benim ilgimi çeken görüşleri Trabzonlu araştırmacı-yazar Ahmet Musaoğlu dile getirdi. O, "Kol Bastı Faroz, Faroz Kesmesi Trabzon Oluyor!.." adlı yazısında kolbastının aslında iddia edildiği gibi 1930'lu yıllara kadar inmediğini, 1955-1960'larda Trabzon'un Faroz Mahallesinde doğduğunu iddia ediyor. Bu oyunun Çingenelerle ilişkilendirilmesine şiddetle karşı çıkıyor. Bunun yanında kolbastıya ata arayanların yüzde yüz Trabzon menşeli bu oyunun Ukrayna halk oyunu 'hopak' ile ilişkili olduğu iddiasına haklı olarak çok kızıyor. Musaoğlu, kişilerin beyanlarından(sözlü tarih) yola çıkarak kolbastının temsilcilerinin son üç nesline dair bilgiler veriyor, kişilerin adlarını tek tek zikrediyor.

Bugün futbol sahalarımızda sıkça gördüğümüz kolbastı gösterisi aslında 1976 yılına dayanıyor. Trabzonspor'un 1976 yılındaki ilk lig şampiyonluğu kolbastıyla kutlanmıştır. Trabzonlular keyiften dört köşe olmuşlardı o yıl… Bunu da en iyi yansıtan oyun kolbastıydı. Yani bazılarının düşündüğü gibi kolbastı sahalara yeni inmedi. O zaten vardı sahalarda. O vardı ama Trabzonspor 25 yıldan beri şampiyon olamadığı için futbolcunun ve seyircinin kolbastı oynayacak neşesi ve mecali olmadı hiçbir zaman… Başarılarla birlikte kolbastı efsanesi de geri döndü yeşil sahalara. Başarılar devam ederse kolbastı da devam edecek, aksi takdirde sahalardan çekilecektir. Demek ki iş kolbastıcılardan çok futbolculara düşüyor.

( Kolbastı Fırtınası başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 10.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.