Makale / Eğitim Makaleleri

Eklenme Tarihi : 20.03.2011
Okunma Sayısı : 5763
Yorum Sayısı : 3
M.NİHAT MALKOÇ
 

            Roman, Latincede ‘yazı’ anlamına gelen bir kelimedir. Gerçek yaşamı yansıtmaya çalışan roman; hayatta olmuş ya da olabilecekleri yer, zaman, kişi ve olay örgüsü unsurları ile anlatmaktır. Roman, insanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür olarak da tanımlanabilir. Romanı diğer edebî türlerden ayıran belirgin özellik uzunluğudur. Bu türü hikâyeden ayıran da hacim olarak daha uzun olmasıdır.

 

Romanlardaki olaylar ve ilişkiler bire bir yaşanmamış olsalar da gerçeklere uygun tarzda ele alınır. Bu, romanın masallardan ayrılan yönüdür. Türk edebiyatına Fransızcadan yapılan çevirilerle giren roman, bizde sevilen ve büyük küçük herkesçe okunan bir edebî türdür. Okumak denince de akla gelen ilk edebî tür roman olmaktadır, onu hikâye takip eder.

 

Romanlar işledikleri konular bakımından sosyal roman, macera romanları, aksiyon romanları, psikolojik roman, egzotik roman, didaktik roman, fantastik roman ve tarihî roman diye çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Bizi bu türlerden şimdilik ilgilendirecek olan tarihî romandır. Tarihî romanlar, tarihteki  olay  ya  da kişileri  konu  alan  romanlardır.  Bu romanlarda yazar,  tarihî  gerçekleri  kendi  hayal   gücüyle  birleştirerek  anlatmaya çalışır.

 

Tarihî roman türünün bizdeki  ilk  örneği  Namık  Kemal’in  ‘Cezmi’  romanı sayılır.   Öte yandan Nihal Adsız’ın ‘Bozkurtlar’; Tarık Buğra’nın  ‘Küçük  Ağa’, ‘Küçük  Ağa  Ankara’da; Kemal  Tahir’in  ‘Yorgun  Savaşçı’,  ‘Devlet  Ana’ gibi romanları bu  türde yazılan  romanlardır. Bu türe olan rağbet bizde sanıldığı kadar fazla değildir.

 

Bizde tarihî roman deyince aklımıza gelen tarihi dönemlerden biri de Çanakkale olmaktadır. Bu savaş hakkında yazılan romanlar olsa da, Çanakkale Zaferi sanıldığı gibi kemiyet olarak birçok romana konu ol(a)mamıştır. Çanakkale Zaferi’ni doğrudan ele alan romanlar, sanıldığının aksine, sayıca pek azdır. Yani ne yazık ki çok zengin bir Çanakkale roman külliyatımız mevcut değildir. Bunun birçok makul nedeni vardır. Bunlardan birincisi Çanakkale Zaferi’nden hemen sonra Kurtuluş Savaşı’nın başlamış olması ve dikkatlerin bir şekilde oraya kaymış olmasıdır. 12 yıl gibi kısa bir zaman içinde Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı, Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın olması, insanların dur durak bilmeden savaşması bu dönemlerde yazarların da ruh olarak dağılmalarına neden olmuştur.

 

Türk romanının güçlü kalemlerinden Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, Peyami Safa’nın, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Halide Edip Adıvar’ın, Reşat Nuri Güntekin’in, Tarık Buğra’nın ve Kemal Tahir’in Çanakkale Zaferi’yle ilgili müstakil roman yazmamış olmaları doğrusu çok düşündürücüdür. Bu güçlü kalemler bu konuda roman yazsalardı kim bilir ne büyük şaheserler ortaya çıkacaktı. Fakat bu büyük isimler Çanakkale’yi ıskalamıştır.

 

Çanakkale ile ilgili olarak ele alınan romanlar arasında Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun “…Ve Çanakkale” nehir roman üçlemesi “1. Geldiler, 2. Gördüler, 3. Döndüler” çok önemli bir yer teşkil eder. Mehmet Niyazi’nin “Çanakkale Mahşeri” romanı da bu savaşı en iyi yansıtan romanlardan biridir. Bunları Sezen Özol’un “Çanakkale Askerine Rütbe Gerekmez”, Buket Uzuner’in “Uzun Beyaz Bulut Gelibolu”, Serpil Ural’ın “Şafakta Yanan Mumlar”, İsmail Bilgin’in “Çanakkale’ye Gidenler- Şu Boğaz Harbi”, “Gelibolu -Yenilmezlerin Yenildiği Yer”, Rahmi Özen’in “Zulüm Dağları Aşar-Çanakkale İçinde”, Mehmet Kaplan’ın “Tarihe Sığmayan Destan Çanakkale”, Sevinç- Salim Koçak’ın birlikte kaleme aldıkları “Çanakkale’de Çocuklar da Savaştı” adlı romanları izlemektedir.

 

Çanakkale ile ilgili yazılan bu romanlara genel olarak baktığımızda çoğunun edebî incelik ve derinlikten yoksun, hamasî duygularla yazıldıkları görülür. Buket Uzuner’in “Uzun Beyaz Bulut Gelibolu” ve Serpil Ural’ın “Şafakta Yanan Mumlar”  adlı eserlerini hariç tutarsak, tarihî roman türünde kaleme alınan bu eserler, roman tekniği açısından da zayıftırlar. Öte yandan söz konusu bu romanların kahramanlarında ruh derinliği aramak da boşunadır.

( Türk Romanında Çanakkale Zaferi başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 20.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.